Quantcast
Channel: Rizgari Online - Kurdish News
Viewing all 16522 articles
Browse latest View live

HAK-PAR:Özgür ve barışçı bir dünya için el ele!

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/konya-da-hak-par-a-bdp-saldirisi.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/konya-da-hak-par-a-bdp-saldirisi.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Hak ve Özgürlükler Partisi-HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında “Ülkemizde, Türkiye’de ve Kürdistan’da barışın sağlanması, en başta Kürt sorununun çözümü için köklü ve cesur adımlar atmayı gerektiriyor. Bu sorun ancak Kürt halkına eşit haklar tanıyarak çözülebilir ve bunun yolu federal bir sistem oluşturmaktır." Dedi.HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay’ın 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle yayımladığı mesajda şunlara yer verildi; “Dünyamızda, özellikle de bölgemizde, ne yazık ki barışsız bir “Dünya Barış Günü” daha yaşıyoruz. <br /> <br /> Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da, hatta Avrupa’da henüz sönmemiş ve zaman zaman yenileri parlayan savaş ocakları var. Örnek bir barış ve demokrasi projesi olarak nitelenen Avrupa Birliği’nin doğusunda yer alan ve birliğe aday bir ülke olan Ukrayna son yıllarda zorlu bir iç savaşa sahne oldu, uluslararası gerginliğe yol açtı; bu nedenle 3. Dünya Savaşı riskinden bile söz ediliyor.<br /> <br /> Ortadoğu ise tam bir yangın yeri. Son üç yılda, Afganistan ve Irak’taki iç savaşa ek olarak bir dizi ülkede altüst oluşlar ve kanlı iç kavgalar yaşanıyor. Türkiye’nin sınırındaki Suriye ise tam bir yıkım içinde. Suriye’deki yangın Irak’taki iç çatışmaları da büyüttü. Bu ortamda ortaya çıkan El Kaide, IŞİD benzeri örgütlerin başvurduğu yöntemler tüm sınırları aşarak tam bir barbarlığa varıyor.<br /> <br /> Söz konusu savaşlar ve kanlı iç boğuşmalar insanlık değerlerini kemiriyor ve uygarlığı tehdit ediyor.<br /> <br /> Bu haliyle insanlık manzarası hiç de hoş değil. Büyük devletler ne yazık ki dünyamızda insanlığa mutluluk getirecek barışçı, uygar ve adil bir dünya için çaba göstereceklerine, çıkarları yönünde, kısa erimli politikalar izliyorlar. Birleşmiş Milletler Örgütü ve diğer uluslar arası kuruluşlar da bu nedenle rollerini oynayamıyorlar. Bu ise sorun çözmeye hizmet etmiyor, ama sorunları daha da derinleştiriyor ve yeni sorunlar yaratıyor.<br /> <br /> Bu nedenle, Dünya Barış Günü’nde bir kez daha gönlümüz barışçı bir dünya dilese de buruk duygular içindeyiz.<br /> <br /> Söz konusu yangın son yıllarda özgürlüğü teneffüs eden, yaralarını sarıp ekonomik ve kültürel alanda gelişen, demokrasi yolunda ilerleyen, böylece bir barış adası olmaya aday Güney Kürdistan’a da uzandı. Belli ki barışa ve demokrasiye düşman, çağı dolmuş bölgesel yönetimler ve çıkarları zedelenen dış güçler bundan rahatsız oldular.<br /> <br /> Türkiye ise, İran gibi, bu yangının kıyısında ve aslında bir yönüyle içinde. Türkiye son birkaç yıldır çokça sözü edilen “çözüm ve barış” sürecine rağmen Kürt sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulmuş değil. 30 yıla yakın süren çatışma ortamının ardından, son iki yılda silahlar susmuş durumda. Ama silahların terki, Kürt sorununun çözümü ve barışı sağlama yönünde ciddi adımlar atılmış değil.<br /> <br /> Ülkemizde, Türkiye’de ve Kürdistan’da barışın sağlanması, en başta Kürt sorununun çözümü için köklü ve cesur adımlar atmayı gerektiriyor. Bu sorun ancak Kürt halkına eşit haklar tanıyarak çözülebilir ve bunun yolu federal bir sistem oluşturmaktır. Türkiye’yi yönetenler gerçekten sorun çözmek istiyorlarsa bu tarihi adımı atmaya hazır olmalı ve toplumu da buna hazırlamalılar. Ülkenin barışa ulaşması, diğer sorunlarını çözmesi, demokrasi ve gelişme yolunda ilerlemesi bununla mümkündür.<br /> <br /> Türkiye’nin Ortadoğu batağına daha da batmaması, çevremizi saran yangından uzak tutulması ve bu yangının sönmesine hizmet etmek bununla mümkündür.<br /> <br /> Şu anda iktidarı elinde tutan AK Parti’ye, Ana Muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve diğer sorumlu konumdaki herkese bunun için ciddi görev ve sorumluluk düşüyor. Ya sağduyu ile hareket edip çağın ve zamanın gereğini yapacaklar, ya da kör tutkularının esiri olup zamanı geçmiş yanlış politikaları sürdürerek, ayak sürüyerek ülkeye zaman kaybettirecekler ve bölgede büyüyen yangın herkesi yutacak.<br /> <br /> Türkiye’nin, Kürdistan’ın, bir bütün olarak halklarımızın gerek duyduğu barış ve demokrasidir; özgür yaşamaktır, iştir, ekmektir, sağlam bir konut, temiz bir çevre, güzel bir doğadır.<br /> <br /> Dünya barış gününde bir kez daha tüm barışsever ve demokrat insanları el ele vermeye çağırıyoruz. Barış ve özgürlük mücadelesi salt yüksek koltuklarda oturan kısa görüşlülere, geçmişin dar kalıplarından kurtulamayanlara, dar çıkarlarını toplumun ve insanlığın geleceğine tercih edenlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. <br /> <br /> Bu hepimizin işidir. En başta da barışa, özgürlüğe ve insanca bir hayata gerek duyanların işidir.<br /> <br /> Barış ve özgürlük için bazen, zorunlu olarak, zalimlere ve saldırganlara karşı elde silah savaşılır. <br /> <br /> Ama asıl zafer barışı ve özgürlüğü istemekle, savaştan beslenen zorbaların ardından gitmemekle sağlanabilir. Barışı ve özgürlüğü elde etmek, bu yolda el ele veren bilinçli kitlelerle mümkündür.<br /> <br /> İnsanlığın silahları gömeceği, savaşlara son vereceği, özgür ve barışçı bir dünya için el ele!<br /> <br /> Kemal Burkay<br /> <br /> Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı<br /> <br /> 1 Eylül 2014 <br />

Ji raya giştî re

$
0
0
<img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/pdk-kdp-logo.jpg" width="115" height="115"/>Demek berê hin partî û rêxistinên kurdî ji bo dîyalogeke mayînde û bi aqilane di dîroka 06.08.2014 û 25.08.2014&#8217;an di gel hev civiya bûn. Meclîsa Partiya me di civîna xwe ya di diroka 29/30.08.2014&#8217;an de vê mijarê nirxand. Piştî nirxandinê Meclîsa Partiya me van esasan ji raya giştî re parve dike.1) Di civînan de helwesta aliyan ew bû ku ; şert û mercên avakirina rêxistinekê tine.<br /> <br /> 2) Di encamnameya civîna yekemîn de biryareke wiha hatibû girtin: &#8216;&#8217;Em bang li hemû partî û rêxistinên kurdî dikin ku bila zimanê tûnd û dijitiyê bikarneynîn û hevûdû biçûk nekin.&#8217;&#8217; Lê di gel vê yekê xuya kir ku ew propagandaya reş a dijî pêşmergeyên Kurdistanê bidawî nebû. Xuya kir ku xurtkirina pêwendiyên demokratîk di gotinê de ma.<br /> <br /> 3) Me biryareke avakirina mekanîzmayeke hevpar negirt. Lê mixabin ev mijar di medyaya civakî de hat manipûlekirin û wekî &#8216;&#8217;Desteya Diyalogê ya Kurd&#8217;&#8217; hat pêşkêş kirin. Tu eleqeya vê yekê bi rastiyê re tine. Lewra Meclîsa Partiya me li gorî esasên jorîn biryara vekişandinê ji van civînên tê gotin ku &#8216;&#8217; Desteya Dîyalogê a Kurd&#8217;&#8217; stand.<br /> Slav û rêz. 01.09.2014<br /> Platforma Demokratên Kurd <br />

Suudi Arabistan büyük dönemeci

$
0
0
<img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/suudi-arabistan-buyuk-donemeci.jpg" width="140" height="80"/><b>Thierry Meyssan /</b> Suudi Arabistan yönetiminin 35 yıldan beri cihatçı hareketlerden aşırı uç örgütlere kadar olan yelpazedeki organizasyonlara/örgütlere destek verirken, başkent Riyad&#8217;ın bugünlerde aniden politika değişikliğine gittiği anlaşılıyor. Irak&#8217;ta ilan edilen İslam Emirliği (IŞİD) organizasyonu tarafından olası bir saldırı olmasını kendi varlığına tehdit olarak algılayan Suudi Arabistan yönetimi, İslam Emirliği organizasyonunu ortadan kaldırma yoluna gideceği sinyalini verdi. Ancak, Türkiye ve İsrail&#8217;in desteğini almaya devam eden bu organizasyon, görünenlerin aksine, yağmaladığı petrolün ticaretini yapıyor.İslam Emirliği tarafından yayına verilen bu fotoğrafta bir savaşçının elinde Fransız yapımı Famas silahı görülüyor. Oysa Fransa bu organizasyonla olan ilişkisini inkâr etmişti. Fransa&#8217;nın, elinde bulunan mühimmatın üçte ikisiyle birlikte, El-Nusra Cephesini (yani Suriye El-Kaidesi) ortadan kaldırma talimatıyla Özgür Suriye Ordusunu silahlandırdığı bir gerçek. Bu durum Suriye yönetimi tarafından Mirleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine sunduğu bir belgeyle teyit edilmişti. Bu aşamadan sonra El-Nusra Cephesine bağlı birçok birim silahlarıyla bitlikte İslam Emirliğin organizasyonuna katılmıştır. Ayrıca, resmi açıklamaların aksine, İslam Emirliği komutanı, bu günkü Halife İbrahim El-Bedri bütün görevlerini Özgür Suriye Ordusu Genelkurmay üyeliği görevleriyle birleştirmiştir. <br /> <br /> <b>İslam Emirliği organizasyonu Batılı güçlerin yaratığı bir örgüttür</b><br /> <br /> Güvenlik Konseyi bünyesinde İslam Emirliği (IE) Organizasyonuna karşı oy birliği oluşması ve 2170 sayılı kararı sadece kamuoyuna yönelik görünen kısmıdır. Emirlik organizasyonunun aldığı ve almaya da devam edeceği anlaşılan devlet yardımlarının üstünü örtmek üzere unutturmaya yöneliktir.<br /> <br /> Irak&#8217;ta meydana gelen olayları ele alacak olursak, İslam Emirliği organizasyonu/IŞİD örgütü savaşçıları Ukrayna&#8217;da üretilmiş yeni silahlarla donatılmış, Amerikan Motors fabrikalarından çıkmış yeni üretim Yüksek Hareket Kabiliyetli Çok Amaçlı Vasıtalar (Humvee araçları) ile ülkeye girdiklerini herkes gözlemliyor. İslam Emirliği savaşçıları yüksek kapasite donanımlı bu araçlar sayesinde Irak Ordusu elinde bulunan silahlara el koyabilmişlerdir. Emirlik organizasyonunun ele geçirdiği bölgeleri hiç zaman kaybetmeden sevk ve idaresini devralabilecek sivil idarecilere ve Internet ve televizyon kanallarına faaliyetleriyle ilgili görüntüleri verebilecek kapasitesi bulunan iletişim uzmanlarına sahip olması karşısında da yine herkes şaşırmıştır; adeta Fort Bragg&#8217;da eğitim almış personel. (ABD ordusuna ait, Kuzey Karolayna&#8217;da faaliyette bulunan önemli bir tesis).<br /> <br /> Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) koyduğu sansür her türlü araştırmanın önünde engel teşkil ettiğinden dolayı, İngiliz Haber Ajanı Reuters&#8217;den alınan haberlere göre Ocak 2014&#8217;te, ABD Kongresinde yapılan gizli bir oturumda Eylül 2014&#8217;e kadar devam edecek şekilde Özgür Suriye Ordusu, İslami Cephe, El-Nusra Cephesi ve İslam Emirliği organizasyonlarının/örgütlerinin silahlandırılması için finansman sağlama onayı alındığını öğreniyoruz [1]. Birkaç gün sonra Suudi Arabistan kanalı El-Arabiya, Prens Abdul Rahman&#8217;ın aslında İslam Emirliği Organizasyonunun gerçek yöneticisi olduğunu övünerek haber vermişti [2]. Daha sonra, 06 Şubat günü, ABD Ülke Güvenliği Bakanı (United States Secretary of Homeland Security) Jeh Charles Johnson, Avrupa Ülkeleri İçişleri Bakanlarını Polonya&#8217;da toplayarak, İslam Emirliği organizasyonunun Irak&#8217;a saldırı düzenleyebilecek sayıda savaşçıya sahip olabilmesi için, cihatçı militanların çıkış yaptıkları ülkelere geri gelmeleri engellenerek, Doğu Akdeniz&#8217;de kalmaları sağlanması istemişti [3]. Şubat ayı ortalarında, İslam Emirliği organizasyonunun Irak&#8217;taki saldırılarına hazırlık yapılması için, ABD Güvenlik Konseyi bünyesinde, müttefik ülkelerinin Suriye&#8217;de faaliyet gösteren gizli servis şeflerine iki günlük seminer verildi [4].<br /> <br /> Uluslararası basın kuruluşlarının beklenmedik bir şekilde cihatçı savaşçıların üç yıldan beri devam eden cinayetlerini vermesi şoke edici olmuştur. Oysa yaygın halde katliam yapma ve çarmıha germe faaliyetleri yeni değil: Bir örnek vermek gerekirse, Suriye&#8217;de, Humus şehrinin güney doğusunda bulunan Baba Amr yerleşim yerinde faaliyet gösteren İslam Emirliği organizasyonu Şubat 2012&#8217;de 150 kişiyi ölüme mahkûm eden &#8220;dini bir mahkeme&#8221; kurmuştu. Ne Batılı ülkelerden, ne de Birleşmiş Milletlerden herhangi bir tepki olmamıştı [5]. Mayıs 2013&#8217;te, Özgür Suriye Ordusu (şu önlü &#8220;ılımlılar&#8221;), El-Faruk Tugayı komutanı, Suriyeli bir askerin başını kestiğini ve kalbini yediği görüntüsünün yer aldığı bir video yayınlandı. Batılılar, bu dönemde, cihatçıları &#8220;ılımlı muhalefet&#8221;, ancak, demokrasi yolunda umutsuzca mücadele verenler şeklinde sunuyorlardı. BBC yayın kuruluşu, meşru müdafaa&#8217;da bulunduklarından dolayı, kendilerini ifade etmek üzere açıklama yapma hakkını bile veriyordu.<br /> <br /> Fransa Dışişleri ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Laurent Fabius&#8217;un &#8220;ılımlı&#8221; cihatçılar (2013 yılı başına kadar, Özgür Suriye Ordusu, El-Nusra, yani, El-Kaide) ile &#8220;aşırı uç&#8221; cihatçılar (2013 başından itibaren El-Nusra Cephesi ve İslam Emirliği) arasında yaptığı tanımlama farkının sadece yapay ve iletişim amaçlı olduğu konusunda herhangi bir şüphe yok. Halife İbrahim El-Bedri&#8217;nin durumu yeterince açıklayıcıdır: Mayıs 2013&#8217;te John McCain&#8217;in Özgür Suriye Ordusunu ziyareti sırasında, El-Bedri &#8220;ılımlı&#8221; Genelkurmay üyesi ve &#8220;aşırı uç&#8221; cihatçı grubun lideriydi [6]. Aynı şekilde, Özgür Suriye Ordusu Genelkurmay Başkanı General İdris Salim&#8217;in 14 Ocak 2014 tarihli yazısı Fransa ve Türkiye&#8217;nin üçte bir oranında gerekli askeri mühimmatı Özgür Suriye Ordusuna ve yine özgür Suriye Ordusu üzerinden üçte iki oranda askeri mühimmatın da El-Kaide örgütüne verdiğini kanıtlıyor. Suriye Büyükelçisi Beşar Caferi tarafından Güvenlik Konseyine sunulan bu belgeye Fransa&#8217;dan itiraz edilmemiştir [7].<br /> <br /> <img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/suudi-arabistan-buyuk-donemeci2.jpg" width="410" height="230"/>Düpedüz düşmanlık duyguyla gizli, masif oranda ve sürekli destek vermek üzere NATO ve Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi (CCG) üyesi bazı güçlerin tutumunda Ağustos 2014 ayında değişiklik olduğu açıkça görülüyor.<br /> <br /> <b>Zbignew Brzezinski&#8217;nin Cihatçılık doktrini </b><br /> <br /> Bugün gelinen aşamada Suudi Arabistan&#8217;ın &#8211; ve belki de ABD&#8217;nin &#8211; çark etmek üzere almakta olduğu virajın önemini anlamak amacıyla 35 yıl öncesine dönmemiz gerekiyor. Washington yönetimi, bir zamanlar bölgedeki Sovyet etkisini kırmak amacıyla Cemal Andel Nasser yönetimine karşı siyasal İslam&#8217;a destek verme politikasını yeniden ele alarak, Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbignew Brzezinski&#8217;nin teşvikiyle, Müslüman Kardeşler Teşkilatına destek verme politikasını uygulamaya koyarak, 1979&#8217;dan beri siyasal İslam hareketine destek verme kararını almıştı.<br /> <br /> Brzezinski, o dönemde Nur Muhamed Terraki&#8217;inin (1978-1979) başında bulunduğu Komünist rejimle yönetilen Afganistan&#8217;dan İran&#8217;a (İmam Ruhulah Humaney&#8217;nin ülkeye dönüşünü bizzat kendisi organize etmişti) kadar olan coğrafyada geniş kapsamlı bir &#8220;İslam devrimi&#8221; hareketini başlatma kararını almıştı. Daha sonra, İslam devrimi hareketinin Arap dünyasına yayılması ve Sovyetler Birliğiyle ilişkilendirilen Arap milliyetçiliği hareketlerini etkisiz hale getirme politikasını uygulama yoluna gidilmiştir.<br /> <br /> Afganistan&#8217;da düzenlenen operasyon ilham alınacak bir başarı oldu: Dünya Komünizme karşı Mücadele Birliği (World Anti-Communist League -WACL) [8] bünyesinde mücadele veren cihatçılar, milyarder anti-komünist Hüsame bin Ladin yönetiminde, dönemin Afganistan hükümetinin Sovyetlere Birliğine yardım talep etmeye sevk eden terörist saldırılarda bulunmak üzere, Müslüman Kardeşler Teşkilatı bünyesinde faaliyet göstermeye başladılar. Kızıl Ordu Afganistan girdi ve Sovyetler Birliğinin dağılma sürecini hızlandırmak üzere, 5 yıl süreyle, Afganistan bataklığında kaldı.<br /> <br /> Bu gelişmeler karşısında İran&#8217;daki operasyonda yıkım yaşandı: Brzezinski, Şah Rıza Pehlevi&#8217;nin el koyduğu mallarını geri almaya çalışan ihtiyar bir Ayetullah olan Ali Hamaney&#8217;in verilen görevin adamı olmadığı, ancak, gerçek bir anti-emperyalist olduğunu anladığında şaşırmıştı. &#8220;İslamcı&#8221; kavramının her kes için aynı anlamda olmadığını bir az geç de olsa anlayan Brzezinski, toplumu iyi Sünni kesimi (işbirlikçiler) ile kötü Şii kesimi (anti-emperyalistler) şeklinde ayırmaya karar verdi ve iyi olarak telaki ettiği Sünnileri sevk ve idare etme işini Suudi Arabistan&#8217;a havale etti.<br /> <br /> Washington ile Suudiler arasındaki ittifak bağları ilmikleri yeniden örülürken, ABD 39. Devlet Başkanı Jimmy Carter (1977-1981) 23 Ocak 1980&#8217;de Amerika Birliğinin durumu konusunda yaptığı bir konuşmasında, bundan böyle, Körfez petrol kaynaklarına ulaşımın ABD&#8217;nin Ulusal Güvenlik hedefi olduğunu açıkladı.<br /> <br /> Bu dönemden itibaren cihatçı hareketlere, Sovyetler Birliğine (daha sonra Rusya&#8217;ya) ve Milliyetçi veya inatçı telaki edilen Arap rejimlerine karşı her türlü darbe yapma görevi verilmiştir.<br /> <br /> Hüsame bin Ladin&#8217;in Pakistan&#8217;da öldüğü (2001-2011) iddia edildiği zamana kadar olan dönem zarfında cihatçı hareketlerin 11 Eylül saldırılarını (El-Kaide örgütü tarafında Amerika&#8217;da 11 Eylül 2001&#8217;de düzenlendiği kabul edilen saldırılar) organize edip, düzenlediği suçlamasının söz konusu olduğunda her şey alt üst olmuştu. Yani, ABD&#8217;nin cihatçılar ile olan ilişkilerinin inkâr edildiği ve yerine göre başka ülkelere müdahale etme bahanesi olarak kullanıldığı zamanlar. NATO ile cihatçı hareketler arasındaki resmi işbirliği, Libya ve Suriye&#8217;ye olan müdahale operasyonuyla 2011&#8217;de ancak açıklığa kavuşa bildi.<br /> <br /> <b>Suudi Arabistan yönetiminin Ağustos 2014&#8217;te aldığı dönemeç</b><br /> <br /> Suudi Arabistan yönetimi 35 yıl boyunca; (1) Sünni oldukları için, (2) ABD&#8217;nin İslam&#8217;la uyumlu hale getirilmiş ekonomik modelini uygun hareket etikleri için, başlarındaki yöneticilerin İsrail ile anlaşma yoluna gitmesi halinde bile, hiçbir itiraza konu etmedikleri için, her türlü siyasal İslam hareketlerini finanse edip, silahlandırmıştır.<br /> <br /> Sünni toplumun büyük çoğunluğu, otuz beş yıllık zaman zarfında, cihatçı hareketler/örgütler ile emperyalizm arasında süre gelen gizli anlaşma konusunda gözünü kapatıp, görmezlikten gelmiştir. Yaşanan her türlü olayın gelişimi arkasında durmuş ve verilen görevle dayanışma içinde olduğunu açıklamıştır. Bu aynı Sünni toplum, Suudi Arabistan yönetimi Arabistan coğrafyasında bulunan kutsal mekânları yıkma yoluna gitmesine rağmen, Vahabizmi otantik bir İslam formu şeklinde meşrulaştırmıştır. Suudi Hanedanlığı, hazırlık sürecinde yer almadığı için, &#8220;Arap baharı&#8221; olaylarının gelişim seyrini şaşkınlıkla izlemiş, Washington&#8217;un Katar Emirliğine ve Müslüman Kardeşler Teşkilatına verdiği rolden hep kaygılanmıştır. Riyad yönetimi, Libya&#8217;da ve özellikle Suriye&#8217;de faaliyet gösteren cihatçı hareketlere sponsor olmada Doha (Katar başkenti) ile yarışa girmekten geri kalmamıştır.<br /> <br /> Suudi Kralı Abdullah, General Abdülfettah El-Sisi&#8217;nin Mısır Cumhurbaşkanı olduğu zaman, Mısır ekonomisini kurtaracak yardımı yapmış ve Müslüman Kardeşler Teşkilatına ait Emirliklerdeki polisiye dosyasının bir nüshasını da vermişti. Ancak, General El-Sisi, Şubat 2014&#8217;te, Kardeşlik Teşkilatına karşı mücadele faaliyetleri sürecin seyrinde Müslüman Kardeşlerin Suudi başkenti Riyad ve Birleşik Arap Emirlikleri başkenti Abu Dhabi&#8217;de yönetimi ele geçirme konusunda detaylı bir planından haberdar olup, ele geçirmiş ve gerekli yerlere iletmişti. Birkaç gün sonra, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Kardeşlik Teşkilatına sponsor olduğu gerekçesiyle, finansman sağlamayı kesmemesi halinde, ülkesini Katar yönetimi başına yıkacakları tehdidinde bulundukları sırada, komplocular tutuklandılar ve suçlarını itiraf ettiler.<br /> <br /> Riyad yönetimi, İslam Emirliği organizasyonunun da kendisine karşı düzenlenen komplo olaylarına dâhil olduğunu ve Irak&#8217;ın üçte iki oranında topraklarını ele geçirdikten sonra, Suudi Arabistan&#8217;a saldırılarda bulunacağını fark etti.<br /> <br /> Suudi Hanedanlığının 35 yıldan beri büyük bir sabırla kurguladığı ideolojik siyasal sürgü Mısır yönetimi ve Birleşik Arap Emirlikler tarafından paramparça edildi. 11 Ağustos günü, Kahire, El-Ezher Üniversitesi büyük imamı Ahmed El-Tayyip İslami Emirliği ve El-Kaide örgütünü mahkûm etti. Bu mahkûmiyet kararından sonra Mısır büyük müftüsü Şeyh Şevki Allem&#8217;in de mahkûm etme kararını kamuoyuna açıklandı [9].<br /> <br /> Abu Dhabi yönetimi (Katar), 18 Ağustos&#8217;ta ve bir kez daha 22 Ağustos&#8217;ta Kahire&#8217;nin de desteğiyle Trablusgarp&#8217;ta (Libya başkenti) faaliyet gösteren teröristleri bombaladı. İki Sünni devlet ilk kez, üçüncü bir ülkede bulunan aşırı Sünni teröristlere saldırmak üzere ittifak ediyorlar. Hedeflerinde, NATO tarafından Trablusgarp askeri yöneticisi olarak atanan El-Kaide örgütü eski üçüncü adamı Abdülhekim Belhaj vardı [10]. Bu saldırının önceden Washington&#8217;a haber vermeksizin yapıldığı anlaşılıyor. Suudi Arabistan büyük müftüsü Şeyh Abdülaziz El-Şeyh nihayetinde 19 Ağustos&#8217;ta, İslam Emirliği ve El-Kaide cihatçılarını İslam dininin &#8220;bir numaralı düşmanı&#8221; olarak ilan etti [11].<br /> <br /> <b>Suudi yönetiminin yeni bir dönemeç almasının sonuçları</b><br /> <br /> Suudi Arabistan yönetimi, bölgesel aktörlerin yeni döneme uyum sağlayacak kadar zamanı olmadan erken davrandı ve hazırlanmış dosyalara göre çelişkili pozisyonlarla karşı karşıya kaldı. Washington yönetimi müttefikleri, genel anlamda, Irak&#8217;ta faaliyet gösteren İslam Emirliğini/IŞİD örgütünü kınıyorlar, ama Suriye söz konusu olunca, de henüz herhangi bir kınama olmadı.<br /> <br /> İşin daha da ilginci, Güvenlik Konseyi 28 Temmuz tarihli başkanlık deklarasyonunda ve 15 Ağustos tarihli 21070 sayılı kararında İslam Emirliğini kınarken, diğer yandan, cihatçı organizasyona hala da devlet(ler) desteği olduğu anlaşılıyor: Yayınlanan metinde yer alıp, hatırlatılan ilkeler ihlal edilirken, Irak petrolü Türkiye üzerinden transit geçerek İslam Emirliği eliyle yağmalanıyor. Irak petrolü, Avrupa&#8217;ya doğru yol almak üzere İsrail limanında mola veren tankerlere Ceyhan limanında yükleniyor. Komandit ortaklığı olan şirketlerin adı şimdilik verilmiyor, ancak, Türkiye ve İsrail yönetimlerinin bu işteki sorumluluğu açık olarak görülüyor.<br /> <br /> Kendi cephesinde, Müslüman Kardeşler Teşkilatı şahsiyetlerine hakemlik görevini yerine getirmeye devam eden Katar yönetimi, İslam Emirliği organizasyonuna destek verdiğini inkâr ediyor.<br /> <br /> Koordine edilen basın konferansı sırasında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrow ve Suriye Dışişleri Bakanı Velid Mualim terörizme karşı mücadele vermek üzere uluslararası bir koalisyon oluşturulması çağrısında bulundular. ABD bu arada, İngiltere güçleriyle birlikte (&#8220;kara müdahale gücü&#8221; [12]) Suriye topraklarında, karadan bir operasyona hazırlanırken, Suriye Cumhuriyeti ile ittifak yaptıklarını kabul etmedi ve seçimle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Beşar Esad&#8217;ın istifa etmesi gerektiği konusundaki taleplerinde ısrar etti.<br /> <br /> <img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/suudi-arabistan-buyuk-donemeci1.jpg" width="350" height="300"/>Suudi Hanedanlığının 35 yıldan beri izlediği politikaya son verilmesine neden olan çatışma konuları Riyad ve Ankara arasında anlaşmazlığa dönüştü. Washington ve Brüksel tarafından hala da terörist örgüt olarak tanımlanan Türkiye ve Suriye Kürtleri Partisi, PKK, İslam Emirliği organizasyonuna karşı mücadelede Pentagon desteğini alıyor. Atlantik basının verdiği, ne anlama geldiği pek belli olmayan bazı haberlerin aksine, İslam Emirliği savaşçılarını son günlerde geri püskürten, Irak Kürdistan&#8217;ı Bölgesel Yönetimi Peşmerge güçleri değil, ABD&#8217;nin havadan verdiği destekle birlikte, Türkiye ve Suriye Kürt savaşçıları, PKK güçleri oldu.<br /> <br /> <b>Geçici niteliğinde sonuç</b><br /> <br /> Mevcut şartlarda devam etmekte olan durumun düzenlenen bir sahne oyunu mu veya bir realite olduğunu anlayabilmek o kadar kolay değil. ABD yönetimi acaba, yaratıp sahneye çıkardığı ve şimdilerde belki de kontrolünü kaybettiği İslam Emirliği organizasyonunu yok etmede gerçekten kararlımıdır? Veya bu organizasyonu kontrol altında tutacak şekilde, bölgesel politik bir araç olarak, hareket kabiliyeti zayıf bir örgüt olarak mı bırakacak? Ankara ve Tel-Aviv, Washington adına mı, yoksa Washington&#8217;a rağmen mi İslam Emirliği örgütünü destekliyorlar? Veya Ankara ve Tel Aviv, ABD yönetimi cephesinde mevcut iç anlaşmazlıklar üzerinde oyun mu kuruyorlar? Suudi Handanlığı, monarşi yönetimini muhafaza etmek amacıyla, İsrail güvenliğinin korunmasına yönelik düzenlenen aygıtları bir taraf a bırakıp, İran ve Suriye ile ittifak yapma yoluna gidebilecek mi?<br /> <br /> <b>Kaynak:</b> <strong><font size="2" face=""><a href="http://www.voltairenet.org/article185123.html">http://www.voltairenet.org/article185123.html</a></font></strong><br /> <br /> <b>Çeviren: Nizamettin Karabenk</b><br /> <br /> [1] &#8220;Congress secretly approves U.S. weapons flow to &#8217;moderate&#8217; Syrian rebels&#8221;, by Mark Hosenball, Reuters, January 27, 2014.<br /> [2] « L&#8217;ÉIIL est commandé par le prince Abdul Rahman », Réseau Voltaire, 3 février 2014.<br /> [3] &#8220;Suriye, ABD ve AB&#8217;nin "iç güvenlik meselesi" oluyor&#8221;, Tercüme Ayhan Aslan, Voltaire Ağı, 14 Şubat 2014.<br /> [4] &#8220;Washington, Suriye&#8217;ye karşı yapılan örtülü savaşı koordine ediyor&#8221;, Tercüme Ayhan Aslan, Voltaire Ağı, 23 Şubat 2014.<br /> [5] « The Burial Brigade of Homs: An Executioner for Syria&#8217;s Rebels Tells His Story », by Ulrike Putz, Der Spiegel, 29 March 2012.<br /> [6] &#8220;&#8220;Arap Baharı&#8221; Orkestrası Şefi John McCain ve Halife&#8221;, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Nizamettin Karabenk, Voltaire Ağı, 18 Ağustos 2014.<br /> [7] « Résolution 2165 et débats (aide humanitaire en Syrie) », Réseau Voltaire, 14 juillet 2014.<br /> [8] « La Ligue anti-communiste mondiale, une internationale du crime », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 12 mai 2004.<br /> [9] « Le grand mufti d&#8217;Égypte condamne l&#8217;État islamique en Irak », Radio Vatican, 13 août.<br /> [10] « Comment les hommes d&#8217;Al-Qaida sont arrivés au pouvoir en Libye », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 6 septembre 2011.<br /> [11] « Déclaration du mufti du Royaume sur l&#8217;extrémisme », Agence de presse saoudienne, 19 août 2014.<br /> [12] « SAS and US special forces forming hunter killer unit to &#8217;smash Islamic State&#8217; », by Aaron Sharp, The Sunday People (The Mirror), 23 August 2014<br />

PDK Kürd Diyalog Kurulu’ndan çekildi

$
0
0
<a href=http://tr.rizgari.com/images/wenenuce/desteya-diyaloge-ya-kurd.jpg ><img src=http://tr.rizgari.com/images/wenenuce/desteya-diyaloge-ya-kurd.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Kürd Demokratlar Platformu (Platforma Demokratên Kurd - PDK), 12 siyasi oluşumun yer aldığı Kürd Diyalog Kurulu’ndan çekildiğini duyurdu.PDK’den yapılan yazılı açıklamada, KDP Parti Meclisi’nin 29-30 Ağustos tarihleri arasında yaptığı toplantının sonuçları ile ilgili bilgi verildi.Rûdaw´ın haberine göre,”Açıklamada, PDK’nin 12 Kürd parti ve kurumunun içinde yer aldığı Kürd Diyalog Kurulu’ndan çekilme kararı aldığı belirtildi. PDK’ten yapılan yazılı açıklamada, çekilmenin gerekçeleri şu şekilde ifade edildi:“-Toplantılarda tarafların yaklaşımı, herhangi bir örgütlü yapının oluşturulması için zamanın ve zemininin elverişli olmadığına,<br /> <br /> -Birinci toplantının sonuç bildirisinde dile getirilen “tüm siyasi parti, örgüt ve şahsiyetleri kamuoyu nezrinde birbirlerini rencide edici, küçük düşürücü, dışlayıcı açıklamalardan uzak durmaya çağırıyoruz” ortak açıklamasına rağmen özellikle Kürdistan’ın peşmerge güçlerine yönelik kara propagandanın sonlandırılması ve demokratik ilişkilerin geliştirilmesi söyleminin, pratikte uygulanmadığına,<br /> <br /> -Ortak bir mekanizma oluşturmaya yönelik bir karar mevcut olmadığı halde, ne yazık ki bu durum medya ve sosyal medya üzerinden çarpıtılmış, Kürt örgüt ve partilerinin ''Desteya Diyalogê ya Kurd'' adı altında örgütlendiği gibi gerçekle alakası olamayan bir biçimde sunulmuştur.”<br />

Şeşo: YPG ve HPG güçleri Şingal’den çıkmalı!

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/qasim-seso-ceken-me-hebineme-singale-xilaskin.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/qasim-seso-ceken-me-hebineme-singale-xilaskin.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Şengal Direniş Birlikleri Komutanı Kasım Şeşo, Şingal bölgesinin IŞİD’den kurtarılması için YPG ve HPG güçlerinin bölgeden çıkması gerektiğini söyledi. Şingal Dağı’nda halkın kurtarılması için koridor açılmasının ardından bölgeye gelen arak halkın kurtarılması üzerine bölgeye gelen bir grup YPG ve HPG gücünün Ezidi gençlerden oluşan birlikler kurduğunu ifade eden Şeşo,’’Êzîdî gençleri zorla kendi saflarına alıyorlar. Bölgedeki hareketimizi engelliyorlar. En son da Şingal’deki halka insani yardım sağlanan yolu kapatacakları tehdidinde bulundular’’ dedi.BasNews´in haberine göre,”YPG güçlerinin Şeyh Şerefdin Tapınağına bayrak çektiğini belirten Kasım Şeşo, konuşmasının devamında şöyle dedi:’’YPG güçleri bölgede bize sorun çıkarıyor. Şengal’in bundan sonraki güvenliği ve güçlerimizin birbiri ile karşı karşıya gelmemesi için bu güçlerin buradan ayrılması gerekiyor.’’

Kürdistan Hükümeti’nin çifte standardı

$
0
0
<a href=http://rudaw.net/ContentFiles/63451Image1.jpg><img src=http://rudaw.net/ContentFiles/63451Image1.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Hemin Abdullah*/</b> Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Irak – Şam İslam Devleti ( IŞİD) örgütüyle savaşta Kürdistan’ın diğer parçalarında bulunan silahlı güçlere çifte standart uyguluyor. Bir taraftan Doğu Kürdistan (İran Kürdistanı) peşmergelerinin yardımlarını geri çevirirken, diğer tarafta Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gerillalarının Şengal ve Kerkük’te özerk bölge tartışmasını gündeme getirmesine izin veriyor.Hükümetin, ihtiyacı varsa, Doğu’dan gelen yardım elini geri çevirmemesi lazım; eğer yoksa (Anayasayla çerçeve de gözönünde bulundurularak), diğer parçaların silahlı güçlerinin kalmasına karşı çıkması lazım.Kürdistan Bölgesi Hükümeti, 23 yılını geride bıraktı. Bu 23 yıl boyanca Doğu Kürdistan’daki Kürt partileri, hükümetimizin “hassasiyetlerini” hep gözönünde bulundurmuşlar ya da bulundurmaya zorlanmışlar. <br /> Bu sessizlik, Kürdistan’ın Doğu parçasındaki taban için boğucu ve yok edici bir sessizlik sayılır. 23 yıldır omuzunda silah taşıyan Doğu Kürdistan peşmergeleri, silahlarını sadece bazen nefsi müdafaa için kullanmışlar. Güneyli kardeşlerinin “hassasiyetleri”nin hatırı için uzun zaman bir el ateş bile açmamışlar. <br /> <br /> Bu nedenle, geçen hafta Süleymaniye’de gerçekleştirdiğim bir televizyon programında, misafirlerimden birine çekinmeden, “Peşmergeleriniz IŞİD savaşından önce en son ne zaman ateş açmıştı?” sorusunu sordum.<br /> <br /> Son 23 yıla baktığımızda, PKK‘nin hiçbir dönemde Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin “hassasiyetlerini” dikkate almadığını görüyoruz. Acaba PKK şimdiye kadar bu hassasiyetleri kavrayamamış mı yoksa anlamak mı istememiş?<br /> <br /> WikiLeaks belgelerinde, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin, PKK’yi Güney Kürdistan’da susturmak için, Mesud Barzani ve Kürdistan Hükümeti üzerinde farklı dönemlerde ciddi baskı yaptıkları ortaya çıkmıştı. Ama bu baskılar başarılı olmadı. <br /> <br /> O belgelere göre, Kürdistan Hükümeti, PKK’nin “hassasiyetlerini” dikkate alarak, Öcalan’ın tutuklanmasında sonra partinin geçirdiği zor durumu anlamaya çalıştı. <br /> <br /> PKK’nin Şengal’deki üst düzey yöneticilerinden olan Zeki Şengali, son zamanlarda basın mensuplarına yaptığı bir açıklamada, “Kerkük ve Şengal’deki durumlar, özerklik sistemini gerektiriyor” ifadelerinde bulundu. Bu da o iki bölgenin Rojava’daki gibi, sadece PKK tarafından yönetilen kantonlara dönüştürme isteğinin mesajıydı. <br /> <br /> Bu ifadelerden, PKK gerillalarınının bölgeye peşmergeye yardım veya yurttaşları korumak için değil, “tartışmalı bölgeler” diye adlandırılan ve peşmergenin kontrolünde olan topraklarda sorunları derinleştirmek için geldiği sonucu çıkıyor. <br /> Dolayısıyla, Erbil’in çifte standart içeren politikalarından vazgeçmesi ve bir karar vermesi lazım. <br /> <br /> <i>*rûdaw.net/01/08/2014</i><br />

Şeşo: PYD bi zorê ciwanên Êzdî dibe nav rêzên xwe

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/qasim-seso-singal.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/qasim-seso-singal.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> Fermandeyê Pêşmergeyên li çiyayê Şingalê Qasim Şeşo, ragehand ku divê ji bo rizgarkirina Şingalê şervanên PYD û PKK’ê li vir nemînin.Piştî ku Hêzên Pêşmerge û Kurdên Êzdî rê ji bo rizgarkirina derbiderên çiyayê Şingalê vekirin, hêzeke PKK û PYD’ê li wir bicîh bûn û tevgereke ciwanan pêkanîn.<br /> <br /> Di vê derbarê de Fermandeyê Pêşmergeyên li çiyayê Şingalê Qasim Şeşo ji BasNewsê re got: ‘’Çekdarên PYD’ê bi zorê ciwanên Kurdên Êzdî dibin nav rêzên xwe û herî dawî jî hewl dan ku rêya rizgarkirin û gehandina alîkariyê bo derbiderên ser çiyayê Şingalê bigrin.’‘<br /> <br /> Şeşo da zanîn ku şervanên PYD’ê ala xwe li ser perestgeha Şerfedîn bilind kirine û axaftina xwe wiha qedand: ‘’Şervanên PYD’ê gelek pirsgirêkan ji me re derdixin, loma em dixwazin ku ji bo rizgarkirina Şingal û derbideran, herwiha vegerandina rewşa ewlekariyê ya deverê şervanên PYD û PKK’ê li çiyayê Şingal û navçeyê nemînin.’‘<br /> <br /> <i>Basnews</i><br />

Barzanî û Joe Biden operasyonên dijî çekdarên DAIŞê nirxandin

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/barzani-u-biden2.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/barzani-u-biden2.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> Mesûd Barzanî Serokê Herêma Kurdistanê û Joe Biden Cîgirê Serokê Dewletên Yekgirtî yên Emerîkayê, di rêya pêwendiyeke telefonî de, tekez liser girîngiya bilez pêkanîna hikûmeta nû ya Iraqê kirin.Nivîsingeha cîgirê serokê Dewletên Yekgirtî yên Emerîkayê ragihand ku roja 31ê tebaxê, Biden telefon bo Barzanî kiriye. Di wê pêwendiyê de behsa gehandina alîkariyên mirovî û dirêjkirina operasyonên leşkerî bo ser çakdarên DAIŞê kirine.<br /> <br /> Herwiha herdu aliyan behsa rewşa bajerokê Amirliyê û hevkariyên leşkerî yên vê dawiyê navbera Hêzên Pêşmerge û artêşa Iraqê kirine ji bo kontrol kirin û derxistina wî bajerokî ji destê çekdarên DAIŞê.<br /> <br /> Nivîsingeya Biden herwiha ragihand ku Barzanî di wê pêwendiyê de pêdagirî li ser bilez pêkanîna hikûmeta nû ya Iraqê kiriye.<br /> <br /> <i>Rudaw</i><br />

HRW: DAIŞ li dijî kurdên Kobanê çekên qedexe bikar aniye

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/mafen-mirovan-hrw.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/mafen-mirovan-hrw.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> Rêxistina Şopandina Mafên Mirovan (HRW) da xuyakirin ku rêxistina dijminê mirovahiyê DAIŞ a xwe weke Dewleta Îslamî (DÎ) îlan kiriye, li herêma Kobanê li dijî şervanên Kurd bombeyên xarik (bombeyên ji gelek bombeyan pêk tê-çeka qedexekirî) bikar aniye.HRW a navenda wê li New Yorkê ye, li gorî raporên rayedarên Kurd ên herêmî û daxuyanyên çeteyên DÎ, li herêma Kobanê di navbera 12'ê Tîrmeh û 14'ê Tebaxê de DÎ li dijî şervanên Kurd bombeyên xarik bikar anîne.<br /> <br /> HRW da xuyakirin ku ev çeka qedexekirî, di şerê li derdora Kobanê yê di navbera çeteyan û şervanên YPG'ê de hatiye bikaranîn û destnîşan kir ku çeteyên DÎ yekemcar çekeke bi vî rengî bikar tîne. Hînê nehat zelal kirin ku çeteyan ev çek çawa bi dest xistine.<br /> <br /> Çeteyên DÎ ji destpêka meha Tîrmehê û vir ve li hemberî Kobanê êrîşan lidar dixin. Rêxistina çeteyê ku li bendê bû di 28'ê Tîrmehê dawiya Remezanê bikevin nava bajêr, li pêşberî hêzên YPG'ê windahiyên giran da. Li dijî çeteyan di dawiya meha Tîrmehê de operasyonên dijber hatin destpêkirin û çete ji gelek herêman hatin derxistin. Hînê li gundên derdora Kobanê şer dewam dike. Di 31'ê Tebaxê de di şerê li gundê Cedê de 10 çeteyên DÎ ji aliyê şervanên YPG'ê ve hatin kuştin.<br /> <br /> Bombeya mijara gotinê ya qedexekirî beriya niha ji aliyê rejîma Sûriyeyê ve li hemberî komên çekdar hatibû bikaranîn. HRW'ê li gorî axaftinên şahidan û dîmenan ragihand ku rejîmê di nava sala 2012'an de bi bombeyên xarik 249 caran êrîş kiriye.<br /> <br /> Sûriyeyê jî mîna DYA, Îsraîl û Tirkiyeyê di sala 2008'an de îmzekirina Peymana Qedexekirina Bombeyên Xarik, red kir. Tirkiyeyê bi taybetî di şerê li hemberî Kurdan de gelek caran bombeyên xarik bikar anî. Ev yek bi giranî di êrîşên li hemberî herêmên gerîla de bikar anî û rê li ber mirin û birîndarbûna gelek kesan vekir.<br /> <br /> HRW'ê careke din bang li civaka navneteweyî kir ku li ambargoya çekan deyne ser hikûmeta Sûriye û aliyên vê yekê îstîsmar dikin.<br /> <br /> Şefê beşa çekan a HRW Steve Goose got, "Divê bikaranîna her cûreyên bombeyên xarik bên qedexekirin, lê bersiva herî baş ew e ku hemû netewe bibin endamê vê peymana qedexekirina vê çekê û ji bo ji holê rakirina van bombeyan, bikevin nava tevgerê."<br /> <br /> Rêxistina Mafên Mirovan (HRW) got, "Pêwîste Konseya Ewlekariyê ya Neteweyên Yekbûyî ambargoya çekan deyne ser hikûmeta Sûriyeyê û komên çekdar ên bi rêk û pêk bi vî awayî mafên mirovan binpê dikin."<br /> <br /> <i>Pukmedia</i><br />

Suriye İhvan Lideri: IŞİD Türkiye’deki hedefleri vurabilir

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/ihvan-lideri-uyardi.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/ihvan-lideri-uyardi.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Suriye Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Riyad Şukfa, 'IŞİD’in Türkiye’ye girdiği yönünde elimizde bilgi var. Güçlenirlerse askeri ve sivil hedefleri vurabilirler' dedi.Suriye Müslüman Kardeşler (İhvan) lideri Muhammed Riyad Şukfa, radikal selefi örgüt IŞİD’in Türkiye’de örgütlendiğine dair ciddi bilgiye sahip olduklarını söyledi.BasNews´in kaydettiğine göre,” Şukfa, 'IŞİD Türkiye’de güçlenirse her türlü eylemi yapar. Patlamalar gerçekleştirebilir. Askeri ve sivil hedeflere saldırabilir.' diye konuştu. Suriye’de ılımlı tabir edilen grupların desteklenmesi konusunda ihmaller olduğunu söyleyen İhvan lideri Şukfa, 'IŞİD radikal bir fikirle ortaya çıktı. IŞİD ile fikri ve askeri alanda mücadele için ılımlı grupların desteklenmesi gerekir.' diye konuştu.<br /> <br /> Riyad Şukfa, Suriye’de Esad rejiminin devam etmesi ile ilgili olarak bunu kabul etmeyeceklerini söyledi.<br /> <br /> Şukfa son olarak, 'Biz Suriye halkının hiçbir şekilde Esad’in devam etmesine rıza göstermeyeceğine inanıyoruz. Bedeli ne olursa olsun halk bu tutumunda kararlıdır.' ifadelerini kullandı.”<br />

ABD Savunma Bakanı Türkiye’ye gidiyor

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/abd-savunma-bakani.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/abd-savunma-bakani.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey’in, “Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın IŞİD’in yok edilmesinde ABD’ye yardımcı olacağına inandığını” söylemesinin ardından ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, bu gündemle Türkiye’ye gidecek.Pentagon Sözcüsü John Kirby, yaptığı açıklamada, Hagel’ın 4-5 Eylül’de Galler’de düzenlenecek NATO zirvesine katılacağını, daha sonra da sırasıyla Gürcistan ve Türkiye’ye gideceğini bildirdi.Rudaw´ın ajanslara dayanarak verdiği habere göre,”Hagel’in, Savunma Bakanı olduktan sonra Türkiye’yi ilk kez ziyaret edeceğine dikkati çeken Kirby, “Türkiye, kilit bir NATO müttefiki. Suriye ve Irak ile olan sınırı gözönüne alındığında, IŞİD’in oluşturduğu bölgesel tehdide dair derin endişelerimizi paylaşıyorlar” dedi. <br /> <br /> Kirby, Bakan Hagel’in Türkiye ziyaretini iki ülke arasındaki kritik öneme sahip ilişkinin ilerletilmesi açısından önemli bir fırsat olarak gördüğünü kaydetti. <br /> <br />

IŞİD ve Kötülük

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/isid-ve-kotuluk.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/isid-ve-kotuluk.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Mithat Sancar*/</b> Bilinen adıyla Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), yeni adıyla İslam Devleti (İD), dengeleri alt üst etmeye devam ediyor. Bu dengelerin başında, siyasal nitelikli olanlar geliyor; daha doğrusu, en çok bunlar tartışılıyor. Bunda bir yanlışlık yok. Zira IŞİD, Musul’u ele geçirmekle, sadece askeri bir başarı kazanmadı, aynı zamanda Irak ve Suriye eksenindeki siyasal gelişmelerde yok sayılamayacak bir aktör olduğunu da kabul ettirdi. Bu bölgenin ve Ortadoğu’nun bugününe ve geleceğine dair IŞİD’siz bir siyasal analiz ve hesap yapmak artık mümkün değil. Ancak IŞİD’in etkisi, sadece siyasal ilişkilerle sınırlı değil; etik, ilahiyat ve felsefeyi de içeren çok daha geniş bir alana yayılıyor. IŞİD, bir örgüt olmanın yanında, zihinleri sarsan bir olgu aynı zamanda. Bu olguyu özellikli kılan en önemli husus ise, vahşette sınır tanımaması. Kendi yayınladığı videolara bakmak bile, tek başına bu vahşeti bütün çıplaklığıyla görmeye yetiyor. Bu görüntüler karşısında akıl ve dil tutuluyor. Yapılanları anlama ve adlandırma konusunda, bilinen kavramlar ve tanımlar aciz kalıyor. Bu aczin kaynağında, IŞİD’in hiçbir sınır tanımadığı imajı ve inancı vermesi yatıyor. IŞİD, insanlar ve mekânlar kadar, insan eyleminin tabi olduğunu varsaydığımız bütün sınırları da yok ediyor. Sınırsızlığı kavramak ise, insan aklının en fazla zorlandığı noktalardan birini oluşturuyor. Lakin insan aklı çok zorlandığı konularda da anlama çabasından vazgeçmiyor. Vazgeçemez de zaten, çünkü vazgeçmek olan bitene teslim olmak, hakikat arayışını gerçekliğe kurban etmek demektir, bu da insanlık fikrini terk etmekle aynı anlama gelir.<br /> <br /> Ahlak ve vicdan adına konmuş sınırların pervasızca ihlali ve imhası söz konusu olduğunda, anlama girişimlerinin ilk adresi genellikle “kötülük” kavramı oluyor. Bu gibi hallerde yapılanları anlamlandırmak için, “kötülük” adlandırmasından çokça medet umuluyor. “Kötülük” kategorisinin bu açıdan anlamsız ve faydasız olduğunu söylemek mümkün değil. Asıl mesele, bunun nasıl kullanıldığında. <br /> <br /> Dünya basınında, IŞİD’i ve yaptıklarını “kötülük” üzerinden bir çerçeve içine oturtmaya çalışan yazıların sayısı son zamanlarda epey çoğaldı. Okuduklarım arasında bir tanesini zikretmek istiyorum. Hollandalı yazar Leon de Winter’in Frankfurter Allgemeine Zeitung’ta yayınlanan “Kılıç Adına” (Im Namen des Schwertes) başlıklı yazısı, meseleye kötülük kategorisinden hareketle yaklaşmanın pek de verimli sayılmayacak bir örneğini oluşturuyor bana göre. Yazının son paragrafı mealen şöyle: Hiçbir sınır tanımayan IŞİD militanlarının, herhangi bir siyasal veya dini programa ihtiyaçları yoktur. Onları harekete geçiren saik, sosyal veya ekonomik dışlanmışlık değildir. Bunların hepsi bir bahaneden ibarettir. Burada söz konusu olan, tecavüz ve imha etme arzusudur ve bunun da kültürümüzde bir adı vardır: Kötülük…<br /> <br /> Bu bakış açısı, kötülükle ilgili tartışmalarda savunulan en eski ve oldukça yaygın teze dayanıyor. Terry Eagleton, “Kötülük Üzerine Bir Deneme” adlı eserinde, bu tezi şöyle özetliyor. 'Kötülük anlaşılmazdır. O sadece kendisi için bir eylemdir. Bir eylem anlamdan ne kadar uzaksa, o kadar kötüdür. Kötülüğün, bir sebep ya da amaç gibi, kendinin ötesinde var olan hiçbir şeyle bağlantısı yoktur. Kötülük sebepsizdir ve kendi kendini yaratır.”<br /> <br /> Bu tezi savunanların bir kısmı, kötülük olarak nitelenebilecek eylemleri açıklamaya yönelik mantıklı sebepler aramanın, örneğin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vs. argümanlara başvurmanın, kötülüğü anlaşılır kılmaya, giderek anlayışla karşılamaya ve nihayet affetmeye götüreceğini iddia ederler.<br /> <br /> Kötülük kavramıyla ilgili bu tartışmayı, yazının sınırlarını gözeterek burada kesmek durumundayım maalesef. Konuyu şöyle bağlamayı deneyeyim:<br /> <br /> IŞİD’in varoluş temeli ve eylemleri, insanlık tarihinde bildiğimiz kötülük türlerinin en uç örnekleri arasında yer alıyor. Ahlaki, ilahi, vicdanı vb. zeminlerde yeşerdiğini düşündüğümüz sınırların kolayca, neredeyse büyük bir hazla yok edilmesi, bu örneklerin başlıca ortak özelliklerindendir. Ancak kötülüğü sadece insan doğasıyla açıklamaya kalkışmak ve amacının kendine içkin bir tezahür olduğunu savunmak, kötülüğün kalıcı ve değişmez olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Bu ise, insanın üreten, yaratan, değişebilen ve değiştirebilen bir varlık olduğunu da inkâr etmek anlamına gelir. Böyle bir bakış açısının varacağı yer, her türlü toplumsal mücadeleyi ve siyasal faaliyeti faydasız ve anlamsız görmektir. Eagleton’ın ifadesiyle, 'eğer şeytan olumsuz sosyal şartlarda değil de insanın içindeyse, o zaman kötülük yenilmezdir'.<br /> <br /> IŞİD, bir kötülüktür ve kötülük saçmaktadır. Ancak IŞİD kendiliğinden doğmamıştır, onu yaratan birçok faktör vardır. Bu faktörleri anlama girişimleri, kötülüğe mazeret bulma gibi bir saikle yürütülürse, bu da başka türlü bir kötülük olacaktır. Anlama çabası, anlayış göstermek ve onaylamak için değil, kötülüğün sebeplerini ortaya çıkarmak, dönüştürmek ve mümkünse yok etmek için gereklidir. Anlama çabasından tümüyle vazgeçmenin doğuracağı sonuç, kötülüğe değil kötülere odaklanmak, kötülükle değil, kötülerle uğraşmaktır. Kötülerle kararlı bir şekilde mücadele etmek gerekir şüphesiz. IŞİD örneğinde olduğu gibi, tarifi bile zor bir kötülüğü acımasızca, hatta huşu içinde ve zevkle icra edenlere, kader kurbanı zavallılar muamelesi yapmak elbette düşünülemez. Lakin kötülüğü yaratan şartları dönüştürmeyi ve kötülerin beslendiği ilişkiler düzenini değiştirmeyi hedeflemeden, kötülüğü ve kötüleri alt etmek çok zordur. Toplumsal yaşam tasavvurları, siyasal programlar ve eylemler bu temele oturtulursa ancak, hem kötülükle hem de kötülerle anlamlı ve etkili bir mücadele yürütülebilir... <br /> <br /> <i>*BasHaber Gazetesi/01.09.2014</i><br />

“Çözüm süreci“ doğrudan Davutoğlu'na bağlandı

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/arinc-aciklama.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/arinc-aciklama.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> “Çözüm sürecini” resmi olarak yürüten "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanlığı" nın Bülent Arınç'a bağlandığın ileri sürülürken,"Çözüm süreci koordinasyonunu bir başbakan yardımcısının uhdesine vermek sayın başbakan tarafından uygun görülmedi" diyen Arınç "Süreç ile ilgili tüm yetkiler Sayın Başbakan'da toplanmıştır" açıklaması yaptı. Radikal´in ilgili haberinde şunlar kaydedildi:”Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Başbakan Yardımcılarının görev dağılımı açıklandı. Görevlendirmelerde en büyük sürpriz çözüm sürecinin yönetim kadrosunda yaşandı. Daha önce “çözüm sürecinin koordinasyonu” görevini yöneten Beşir Atalay’ın kabinede yer bulamamasının ardından, süreci onun görevini devralan Yalçın Akdoğan’ın yürütmesi bekleniyordu. Ancak yeni görevlendirmelerle, çözüm sürecinin Bülent Arınç ve Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yürütüleceğini ortaya koydu. Bülent Arınç’ın eski sorumluluk alanları ise Yalçın Akdoğan’a devredildi. <br /> <br /> BAŞBAKAN DAVUTOĞLU’NA BAĞLI KURULUŞLAR: <br /> <br /> Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakan Davutoğlu'na bağlı kurum ve kuruluşların, MGK Genel Sekreterliği, MİT Müsteşarlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Türkiye Yatırım, Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığının olduğunu bildirdi. <br /> <br /> BÜLENT ARINÇ'A BAĞLI KURULUŞLAR: <br /> <br /> Hükümet Sözcüsü Arınç’ın sorumlulukları: Hükümet Sözcülüğü, Danıştay ile ilişkiler, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu kararlarının ve görüşlerinin değerlendirilmek üzere Bakanlar Kurulu'na sunulması, Bakanlar Kurulu'nda kabulü halinde bu tavsiye kararlarının uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi, insan haklarıyla ilgili kurullar, insan haklarıyla ilgili konularda koordinasyon ve Kıbrıs ile ilgili koordinasyon işleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu. <br /> <br /> ÇÖZÜM SÜRECİ DE DAVUTOĞLU’NA BAĞLI <br /> <br /> Arınç, gazetecilerin “çözüm sürecinden siz mi sorumlu olacaksınız?” sorusuna “Çözüm süreci koordinasyonunu bir başbakan yardımcısının uhdesine vermek sayın başbakan tarafından uygun görülmedi. Süreç ile ilgili tüm yetkiler Sayın Başbakan’da toplanmıştır” yanıtı verdi. <br /> <br /> YALÇIN AKDOĞAN’IN GÖREVLERİ: <br /> <br /> Yalçın Akdoğan'ın sorumlu olduğu kuruluşlar: TBMM ile ilişkiler, kamu diplomasisiyle ilgili işlerin yürütülmesi, bağlı kurum ve kuruluşlar, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, TRT Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'yla ilişkiler olduğunu bildirdi. <br /> <br /> ALİ BABACAN’IN SORUMLU OLDUĞU KURUMLAR: <br /> <br /> Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın sorumlu olduğu kurumlar: Ekonomik konularda genel koordinasyon, bağlı kurum ve kuruluşlar, Hazine Müsteşarlığı, merkez bankası, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Kalkınma Bankası, İhracat Kredi Bankası, Vakıflar Bankası Genel Müdürlükleri, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu. <br /> <br /> NUMAN KURTULMUŞ’A BAĞLI KURULUŞLAR: <br /> <br /> Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a bağlı kurum ve kuruluşlar: Medeniyetler İttifakı projesinin yürütülmesi, bağlı kurum ve kuruluşlar Atatürk , Kültür, Dil, Tarih ve Yüksek Kurumu, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı.“<br />

Irak Ulaştırma Bakanı’ndan Kürd halkına ve Pêşmergeye teşekkür

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/hadi-el-amiri.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/hadi-el-amiri.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Irak Ulaştırma Bakanı, Irak Ordusu ve Pêşmerge Güçleri’nin, Selahaddin’in Tuzhurmatu ilçesine bağlı Süleymanbeg nahiyesini Irak – Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün elinden geri almasının ardından Bağdat – Kerkük yolunun açılacağını belirtti.Rûdaw’a konuşan Irak Ulaştırma Bakanı ve Bedir Örgütü Başkanı Hadi el-Amiri, Bağdat – Kerkük yolunun açılacağını belirtti.Hadi el-Amiri, “Halk, Irak Ordusu ile Pêşmerge Güçleri’nin birbirine karşı savaşacağını düşünüyordu. Ancak görüyoruz ki beraber Irak’ı IŞİD örgütünden temizliyorlar” dedi.Nahiyenin, IŞİD’in elindeki diğer bölgeleri kurtarmak için önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Bakan, Pêşmerge Güçleri ve Kürdistan halkına IŞİD örgütüne karşı verdikleri mücadeleden dolayı teşekkür etti.<br /> <br /> 12 Haziran'da IŞİD'in eline geçen Süleymanbeg nahiyesi, Irak Ordusu ve Pêşmerge Güçleri tarafından, bugün öğlen saatlerinde alındı.<br /> <br /> Bedir Tugayı veya Bedir Örgütü, bir siyasi parti olup, Saddam döneminde Irak İslam Devrim Konseyi’nin silahlı kolu konumundaydı. 2003 yılındaki Irak’ın işgalinden sonra ayrı bir siyasi parti olarak örgütlendi ve üyeleri yeni orduyla polis örgütüne dahil oldu.<br />

Bağdat’tan Kürdistan petrolünün ihracına yeşil ışık

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/petrole-yesil-isik.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/petrole-yesil-isik.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> <b>Rizgarî Online/</b> Irak Parlamentosu’nun en büyük bloğu olan Şii Ulusal İttifakı’nın, Kürdistan Bölgesi’nin petrol ihracatının yasal olduğunu kabul edeceği belirtildi.Irak eski Petrol Bakanı ve Şii Ulusal İttifakı yöneticilerinde İbrahim Bahrululum, Rûdaw’a verdiği demeçte, “Şii Ulusal İttifakı, merkezi hükümetin denetimi altında, Petrol ve Gaz Yasası çerçevesinde Kürdler’in petrol ihracatının yasal olduğunu kabul edecek” dedi.Bahrululum, Şii ve Kürd müzakere komisyonlarının, petrol gelirinin paylaşımını kararlaştırmadıklarını ifade etti.<br /> <br /> Kürdistan Bölgesi, Türkiye’nin Ceyhan Limanı üzerinden bugüne kadar 8.8 milyon varil petrolü uluslararası pazarlara gönderdi.<br />

Kasım Şeşo; YPG bize uyguladığı ablukayı kaldırsın!

$
0
0
<a href=http://tr.rizgari.com/images/wenenuce/komutan-seso.jpg><img src=http://tr.rizgari.com/images/wenenuce/komutan-seso.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> <b>Rizgarî Online/</b> Pêşmerge Komutanı Kasım Şeşo, Şingal dağında mahsur kalan halkın kurtarılması için güvenli koridor oluşturduklarını ve bu yoldan sivilleri önce “Güneybatı Kürdistan’a oradan da Güney Kürdistan’a geçişlerini sağladıklarını” belirterek şimdi bu koridora PKK/YPG silahlı güçlerinin abluka oluşturarak insanlarımız geçişlerini engellediklerini söyledi.YPG silahlı unsurlarının bu hareketinin hiçbir insani ve ahlaki çerçeveye sığmadığını, Kürdlük ve yurtseverlikle hiç ama hiç bağdaşmadığını, bunların yaptığının IŞİD’in yaptıklarından ne farkı var şimdi diye soran Kasım Şeşo, bütün kamuoyu ve Kürdlere seslenerek bu duruma çare bulmalarını istedi. dengeazad.com´da yer verilen haberin ayrıntısında şunlar kaydedildi:”Kürdistan TV akşam haberleri bülteni canlı yayınına bağlanan Kasım Şeşo konu ile ilgili şunları söyledi; “Biz Şingal dağında kalıp IŞİD işgaline karşı direnen Ezidi Pêşmergeler kanımızın son damlasına kadar savaşmaya and içmiş savaşçılar olarak Şengal’deki işgali sonlandırıncaya kadar buradan ayrılmayacağımızı duyurduk. Bu savaşta bize yardıma gelen, destek olan herkese, her kesime teşekkür ediyoruz. Ancak eğer birileri gelip kendilerini dayatıp bize hükmetmeye çalışırlarsa da ona asla izin vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Bu bölgeye sözüm ona yardıma geldiklerini söyleyen bir gurup YPG silahlı unsurları Şingal dağında bulunan Şerefedin Türbesine bayraklarını asmak istediler. Kendilerinden rica ettik, bu tür şeylerin zamanı değil, şu anda def etmemiz gereken bir IŞİD belası var. Ayrıca hiçbir bayrak ya da flamanın asılması taraftarı değiliz ve buna izin de vermeyiz. Eğer bizimle dayanışmaya gelmişseniz başımız gözümüz üstüne, yok eğer dayatmalarda bulunursanız bunu asla kabul etmeyiz deyip onların flamalarını asmalarına izin vermedik.”<br /> <br /> YPG’nin Şingar dağından tahliye edilen insanlara karşı yaptıkları bir takım yanlışları da kendi gözleriyle gördüklerini ifade eden Kasım Şeşo; “Sorduğumda “bir yanlışlık oldu“ dediler. Bende umarım öyledir ve bir daha tekrarlanmaz. Eğer onlar bize gelecek ağır silah ve diğer lojistik destek yollarını kapatmamış olsalardı şimdiye kadar çoktan Şengal’deki işgali kırıp orayı kurtarmıştık bile. Ama YPG güçleri abluka uygulayarak buna izin vermiyorlar. Şimdi soruyorum onların yaptıklarının IŞİD canilerinkinden ne farkı var? İŞİD teröristleri top, havan ve roketlerle bizi yok etmeye çalışıyorlar. YPG’liler de abluka uygulayarak insanlarımızın telef olmasına çalışıyorlar. Onların tuttukları yol, yol değil. Böyle devam ederlerse IŞİD’e baktığımız gözle onlara bakarız. Bu açık ihanettir. Bunun sonu iyiye gitmez, çatışmaya kadar gider. Onun için çağrım herkese, dünyadaki tüm Êzîdîlere, Kürtlere ve duyarlı kamuoyuna: YPG’nin bu yaptıklarına karşı seslerini yükseltsinler, bu ablukanın kaldırılması için çaba göstersinler” diye konuştu.”<br />

Başkan Barzani ve Biden operasyonları değerlendirdi

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/barzani-u-biden2.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/barzani-u-biden2.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın, terörist Irak - Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne yönelik operasyonları değerlendirdikleri bildirildi. ABD Başkan Yardımcısı’nın ofisinden yapılan açıklamada, Joe Biden, Mesud Barzani’yi telefonla arayarak görüştü. Görüşmede, IŞİD’e yönelik operasyonlar ve Kürdistan Bölgesi’ndeki mültecilere insani yardım konuları ele alındı.İkili, görüşmede Pêşmerge Güçleri’yle Irak Ordusu’nun Selahaddin’in Tuzhurmatu ilçesine bağlı Amirli nahiyesindeki örgüt ablukasını kırması konusunu da görüştü.<br /> <br /> Rûdaw´ın kaydettiğine göre, “Yapılan açıklamada, görüşmede ayrıca, Irak’ta yeni hükümetin bir an önce kurulması gerektiği de karşılıklı olarak belirtildi.”<br />

İngiltere Pêşmerge'ye 9 ton cephane ulaştırdı

$
0
0
<a href=http://img.hurriyet.com.tr/_np/2703/25772703.jpg><img src=http://img.hurriyet.com.tr/_np/2703/25772703.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin (RAF) Amerli’nin kurtarılmasının ardından Kürdistan Bölgesinde IŞİD’e karşı savaşan Kürd Pêşmergelere 9 ton cephane yardımı ulaştırdığını açıkladı ancak yardımın hangi ülke tarafından yapıldığı belirtilmedi. BBC konuyla ilgili haberinde başka bir ülke tarafından sağlanan ve İngiliz ordusu tarafından sadece nakliyesi yapılan mühimmatın büyük bir kısmının hafif silah olduğunu belirtti.RAF’ın ayrıca Pêşmergelere İngiltere’den gelen, kask ve uyku tulumu gibi 'silah dışı askeri yardım paketleri' ulaştırdığı da belirtildi. <b>BAŞBAKAN SÖYLEMİŞTİ</b><br /> <br /> Türk medyasının kaydettiğine göre, İngiltere Başbakanı David Cameron iki hafta önce İngiltere’nin IŞİD’e karşı yürütülen operasyonda oynayacağı rolleri açıklarken “RAF uçaklarının Pêşmergelere, doğu Avrupa ülkelerinden gelen Sovyetler Birliği’nden kalma cephaneleri ulaştıracağını” söylemişti.<br /> <br /> Londra Downing Street’deki başbakanlık konutundan BBC’ye konuşan Cameron “Biz Kürdleri destekliyoruz ve Kürdleri desteklemeye devam etmemiz gerektiğini de biliyoruz. İngiltere onlara cephane ulaştırılmasında bir rol oynayacak. Onlar şimdiye dek kullandıklarına benzer silah ve mermiler istiyorlar. Bu cephane onlara ulaştırılıyor ve İngiltere bu süreçte bir rol oynuyor” demişti.<br />

Hawarê Kurdistan! Û encama jenojîdê

$
0
0
<a href=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/ahmed-akbas.jpg><img src=http://www.rizgari.com/images/wenenuce/ahmed-akbas.jpg align=left width=85 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b> Ahmed Akbaş / </b>Ev jenosîda miletê me Êzdiyan de dil û kezebe me diêşîne, şev û roj li ser internet agahdariyên nû digerin, xewn û hedena me nayê wexta ku me wan zarok, jin, mêr kal, pîrên me li ser rêya çiyayê Şengalê pêxas hawar û gaziya wan di televîzyonê de dît. Jinekê hêja destê xwe bilind dikir û digot &#8222; <b>haware Kurdistan!</b> Ewê pêşî hawara xwe digihande gelê Kurdistanê ev qîrina wê bandorek mezin li ser min kir. Bi taybetî keç û jinên ku dibin dewletên Ereban wek cariyê difroşin , ev ticar ji gumena me dernayê. Ez dibêjim girî, rebenî,şinî, belengazî ne çareye, divê bi hemû şêweyî tevî qewmê xwe û miletên xwe ve hemû Kurd û bi hemû cureyî berxwedanê bikin, da ku Kurdistanê ji DAIŞê rizgar bikin. Êzdî divê wegerin Şengalê û cî warên xwe bernedin ev yek armanca wan dijminan bi xwe ye. <br /> <br /> Min daxwaz û hevî dikir, ku li Kurdistana Bakur hê jî zaftir û firehtir deng û çalakiyên xwe li dijî vê jenosida Kurdên Êzdî li Şengalê û derûdora wê bidana.Weke Bajarên Amedê (Diyarbekir), Batman, Mêrdîn, Wan, Dersim, Riha û yên din.(20 zêdetir parêzgehen hene) ango Stanbûlê (3 milyon Kurd li hene) bi sed hezaran derketina meydan û dengekî gurr him dijî dijminê xwe û him jî dost û hevalên Kurdan re xwe nîşan bidan.<br /> <br /> Ev karesata ha ne mirovî û wahşî li ber çavên cîhanê dibû. Li hember vê rewşa ha hovane ABD, AB bi derengî be jî ketin nav hewldanê û piştevaniya xwe dan û didome. Serkirdatiya Herêma Hikûmeta Kurdistanê hevalbend û dostê Kurdan li hember vê jenosîdê aliyê xwe ve anîn. Wana xwe nîşan dan weke Frensa,Amerika, Ingliz(Britenya), Îtalya, Çek, Almanya, Finlandiya, Norvec, Îspanya, Kanada, Swêsre û hwd. Ev helwest û tevger ciyê dilxweşiyê. Xuyaye ku pêşmerge gelekî pêşve diçin û wan ji Kurdistanê paqij bikin. Me bihîst ku sê bingehên şer ji bo xortên Êzdiyan jî li Çiyayê Şengalê di bin fermandar nû Qasimê Şeşo hatiye vekirin, da ku wan terorîstên DAIŞ ji axa pîroz ya Kurdistanê derxînin.<br /> <br /> Ew helwest û piştigiriya Amerika, AB û dostên Kurdan dijî DAIŞ ê, him ji bo Kurdan qazanceke sîyasî (serxwebûn), moral, maneviyet, lêşkerî anî û him jî pêşî lêgirdina jenosîda (nijad qirkirin) Kurdên Êzdiya û Xiristiyana û yên din. Ev yek erkekî mirovayî, humaniter û demokratîk bû. Gotineke Kurdan heye dibêjin, &#8222;<i>dostên Kurdan tune ne&#8220;</i>. Êdî ez dibêjim piştî kareseta Helebçe (16.3.1988), enfalan û qirikirina Kurdên Êzdiya 3.8.2014 dost hevalbendên Kurdan çêbûne û ew piştevaniya xwe di warê leşkerî de û li hawayê êrişa ser DAIŞê aborî û siyasî êdî bi wêrekî eşkere dikin. Ev pêwajoya ha ji bo serxwebûna Kurdistana Başûr rewşeke erêniye, rê û derî li ber vedike û ji bo ve yekê jixwe hewldan û amadekarî ji aliyê Hikumeta Kurdistana Başûr gel ve tên kirin (referandûm têkirin). Azadî, parastin û bergiriya Êzdiya, Mesihiya, Kakayiya (yarasan), Keldani, Asûriya û hwd. bi serxwebûna welat ve girêdaye. <i>Kurdistan ciyekî wisaye pirr olî, pirr ziman, pirr mezheb, kêm netew û civateke pirr rengîn (plûralîzme) lê heye. Divê ew çand û bawerî di çarçoveke demoktatîk de bên parastin. Ew jî ji me re dide îspatkirin ,ku bê serxwebûn Kurdistanê gel ne di ewliyayê de û nayên parastin. </i> Çimkî derdora Kurdistanê nexêrxwaz û dijminê Kurdan ve dorpêça ye, her wextî dikarin di nav wan de jî zixtan lêbixe û nakokiyan çêbike, dema ku Kurdistan serxwbûnê jî bistîne. <br /> <br /> Binêrin ev karesatê hatiye serê milêtê me Kurdên Êzdî, ji xweyina ABD, AB. Dewletên din guhên xwe kerr kirine û bêdengin . Hûn dizanin 22 dewletên Ereban hene heta niha min nebihîstiye ku yek dewletek ji wan dengê xwe kiribe an jî hewldaneke erêni dabe. Kurd û cîhan jî dizanê ku li pişt van çekdarên DAIŞê weke Sûdî Erebistan, Katar, Afganistan hevalbend û leşkerein Seddam yên berê û dewletên cînar yên derdora Kurdan ne. Niha Kurd bi hemû qeweta xwe ve li hemberê teroristên DAIŞ ê parastin, berevaniya gel û Kurdistanê dikin û ber serxwbûnê ve pêşve diçin. <br /> <br /> Divê Kurd di nava wan de çi nakokî hebin jî wan bidin aliyekî û ji bo parastina gel û Kurdistanê û taybetî serxwebûna xwe ku ew derfetê dîrokî derketiye, ji hevûdin re piştevanî, alîkarî û dilxwazî û nîştemaniya welatên xwe bikin. Divê bi medotên demokratîk danûnstandinê bikin û rûmeta hev bigrin. Nîrxên neteweyî timî bên parastin û xwedî lê derkevin, ew <i>Welat, al, Ziman, dîrok, merş(sirud)e</i>. Ez gelek di baweriyê de me ku gelê Kurd li Kurdistana Rojava, Rojhilat û Bakur jî gelek serkeftinê mezin bi destbixînin<br /> <br /> Ev qirin, gazî û hawara jin, mêr, zarok, kal, pîran û hawara wê jina ku got <b>&#8222;haware Kurdistan&#8220;</b> bandoreke giran da ser min . Ewê pişta xwe û baweriya xwe bi gelê xwe yê Kurd tîne ku pêşî hawara û gaziya xwe dide wan. Kurdên Êzdî di dîrokê de bi hezaran ji bo azadiya Kurd/Kurdistanê bedel dane. Bila meriv vê baş zanîbe heger welatê miletekî tune be, rumet û şexsiyeta wan jî li vê dinyayê tune. Namûs, mal û milk û jiyana wî gelî ne bergiriyê de ye û ne di ewliya de ye, her dem dikare tikeve bindest, zor û zilmî û neheqî lêbibe. Miletê bê welat jiyana wan ne mîsoger e û di metirsiyê de ye. Dîroka gelê me wan zelal vekirî nîşanî me dike.<br /> <br /> &#8226; <i>Piştî vê karesatê divê zûtirin Hikûmeta Herema Kurdistanê ordiyekî nîzamî û profosyenel bê avakirin.(Biryara ji aliyê parlementa Kurdistanê hatiye danîn) <br /> &#8226; Divê ji bo parastina gel û azadiya welat silêhên modern, techîzat û firokan bidestbixinê. </i><br /> <br /> Ji bo koçberan Kurdên Êzdî, Mesîhî (File) û Şebek pêdivî û pêwîstiyên wan;<br /> <br /> - Careke din divê ew bên cî kirin, xwarin, vexwarin di aliye psikojiyê de(ruhî) stabilîze bibin ,da ku karibin vegerin ser jiyana xwe. Bi taybetî ji bo zarokan tedawiyeke dirêj ya psikolojîk, bernameyeke pedagojîk pêwîste.<br /> - Piştî ku welat ket bin ewliyayê cî warê wan weke Şengal û derê din ji nû ve bên avakirin.<br /> - Divê Êzdî, Xiristiyan,Şebek ji bo ku vegerin ciyên xwe bên teşwîk û motîve kirin. Ewder bi hezar salan ji aliyên wan ve hatiye parastin.<br /> - Pêşê rojê de projên ji bo pêşketinê û jiyaneke normal,civatî, aborî, sosyal bên çêkirin bajêr, gund bên avakirin. <br /> - Divê Êzdî û olên din di hemû dezgehên Kurdistanê de( parlement,pêşmerge,aborî, îdarî, kultirî ) cî bigirin. <br /> - Divê Êzdî êdî li welat derbasî konaxa siyasî, rêxistinî û hemû pêwîstîyên civatê bibin. Ji feqiriyê, belengaziyê, derbas bikin.Têkevin rêya zanînê, teknîkê û pêşketinê niha ya cîhanê. <br /> <br /> Divê Hikûmeta Herêma Kurdistanê ji bo ol, kêm etnîkî weke Kurdên Êzdî û Xiristiyan,Keldanî, Asûrî û hwd,Şebek stratejiyeke nû derxe pêşiya xwe, da ku pêşketina civatê , gel di her warê jiyanê de bi homojen, tolerans, aşitî, parastina heqê mirovan û rumeta hevgirtin û netewhêzkirin bibe. Ji bo vê yekê bernameyên taybetî û mekanîzma bên avakirin. Weke; <br /> <br /> <b>1- Fireh û zêdekirina komelên medenî(sivîl).<br /> 2-Ji bo zarokan di dibistanan de li gor civata rengîn plan û programê (bername)<br /> û projên taybetî bên çêkirin.<br /> 3- pêşbûna aboriya milet (îstikrar) <br /> 4-Mediya ji bo pêşketina gel û civatê rolekî mezin e, divê şixulandina mediyaya di çerçovekekî demokratik û di berjewendiya neteweya Kurd de be .</b><br /> <br /> <i>Ez di wê baweriyê de me, ku encema vê kareseta (genosid-ferman)) ne mirovî hate serê Kurden Êzdî, Kurdistana Başûr di vê rêya azadiyê de digihîne konaxa serxwebûnê û Kurdên Êzdî jî di sazî û dezgêhên dewleta Kurdî de firehî cî bigrin an jî bi taybetî statûyekê sîyasî distinin. </i> <br /> <br /> Îro roja aşitî ya cîhanê ye. Gele Kurd û taybetî Kurdên Êzdiyê Şengalî jiyaneke dijwar <br /> de dijin . Ew vê demê hewceyî alikarî û piştavaniyê cîhanê ne, ku careke din piştî vê <br /> jenosidê wegerin ser jiyana xwe û cî warên kal û bavan bi şêweyêkî azadî, aşitî,aramî <br /> û bi bîrûbaweriyên xwe ve bijin; ji bo wan keç û jinan ku di destê teroristên DAIŞê de <br /> ne rizgarkirina wan, ku ew ji me re bû birîneke kûr. Bi daxwaziya serxwebûna <br /> Kurdistanê di nav cîhaneke azadî, aşitî û demokretiyeke rasteqîn de&#8230;<br /> <br /> 01.09.2014 <br />

Said Çürükkaya Musul Savaş Cephesi'nden seslendi…

$
0
0
<a href=http://www.kurdistan-post.eu/sites/default/files/styles/large/public/field/image/said10.png?itok=XG2VJvue><img src=http://www.kurdistan-post.eu/sites/default/files/styles/large/public/field/image/said10.png?itok=XG2VJvue align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online /</b> PKK saflarında uzun süre çalışan, Dîyarbekîr ve Garzan Eyalet komutanlığını yapmış, daha sonra PKK´nin amacından sapması nedeniyle PKK´den kopan, şu an da ise Musul cephesinde DAİŞ&#8217;e karşı cephede savaşan Said Çürükkaya(Dr. Süleyman)kurdistan-post.eu yazarlarından Hüseyin Turhallı ile telefon üzeri yaptığı söyleşide &#8220;Şu an Musul&#8217;un kuzeyi Zummar cephesindeyim. İlk günlerdeki gibi IŞID&#8217;ın saldırıları pek yok. ABD&#8217;nin uçak saldırıları ile karadan Pêşmerge&#8217;nin taaruzu sonucu IŞID güçleri Musul&#8217;a doğru geri çekiliyor. Girinti ve çıkıntıları ile birlikte Peşmerge güçleri neredeyse 1500 km&#8217;lik hat üzerinde IŞID&#8217;a karşı muharebe halinde. Peşmerge güçleri düzenli ordu biçiminde mevzilenmiş, taarruzlarını da bu çerçevede gerçekleştiriyor. Merkezden gelen emir ve talimatlarla koordine halinde IŞID siperlerine doğru saldırılarını gerçekleştiriyor&#8221; dedi.kurdistan-post'da yayımlanan söyleşiyi yorumsuz aktarıyoruz&#8230; <br /> <br /> <b> HT- Doktor Arkadaş, şu an hangi bölgedesiniz? Bulunduğunuz bölgede karşılıklı askeri konumlanmayı nasıl tarif edebilirsiniz?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Şu an Musul&#8217;un kuzeyi Zummar cephesindeyim. İlk günlerdeki gibi IŞID&#8217;ın saldırıları pek yok. ABD&#8217;nin uçak saldırıları ile karadan Pêşmerge&#8217;nin taaruzu sonucu IŞID güçleri Musul&#8217;aa doğru geri çekiliyor. Girinti ve çıkıntıları ile birlikte Peşmerge güçleri neredeyse 1500 km&#8217;lik hat üzerinde IŞID&#8217;a karşı muharebe halinde. Peşmerge güçleri düzenli ordu biçiminde mevzilenmiş, taarruzlarını da bu çerçevede gerçekleştiriyor. Merkezden gelen emir ve talimatlarla koordine halinde IŞID siperlerine doğru saldırılarını gerçekleştiriyor.<br /> <br /> <b> HT- IŞID güçlerinin saldırı ve savunmalarda kullandığı taktik nedir? Ne tür bir teknik var elinde? Teknik ile taktik arasında nasıl bir bağlantı kurmuş?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Aslında IŞID güçleri hem karmaşık hem de çok basit bir savas yöntemi kullanıyor.<br /> <br /> Tüm insanlık değerlerinden uzak olan bu cani topluluğu bir şehir ve kasabaya büyük bir güç ve araç konvoyu ile giriyor. En önde Irak ordusundan ele geçirdiği &#8220;Abram&#8221; adını verdikleri M2 tankları ve Hammer zırhlı araçları ile saldırıyor. Bu zırhlılara roket , doçka veya mayın türü silahlar hiçbir etki yapmıyor.<br /> <br /> Şehir girişlerinde bulunan Peşmerge ve polis güçleri ellerindeki silahlarla bunlara karşı koymaya çalışıyor. Bu silahlar etkisiz kalınca asker veya Peşmerge daha fazla direnemiyor. İmha oluyor veya geri çekiliyor. Bunlar da girdikleri şehirlerde karşılarına çıkan herkesi öldürüyor, bina ve yapıları da yerle bir ediyor.<br /> <br /> Yakaladıkları sivil, asker, yaşlı-genç ayırımı yapmaksızın boğazlarını kesip yol kenarlarına atıyor. Bu vahşet ile korku salmayı ve direnme gücünün kırılmasını hedefliyor. Bu vahşetin uygulandığı ilk köyden sonra daha ikinci köye veya kasabaya girmeden o köy ve kasabalar boşalmış oluyor.<br /> IŞID&#8217;ın kullandığı temel stratejik taktik korku ve yıldırmadır. IŞID bu biçimiyle ele geçirdiği yerlerdeki insanların mal ve mülkünü ganimet olarak Suni Araplara dağıtıyor ve böylece yoksul Arapların da kendi saflarına katılmasını sağlıyor. Böylece askeri gücünü büyütmüş oluyor.<br /> <br /> Karmaşıktır çünkü, sadece gerilla taktiklerini kullanmıyor. Aynı zamanda Irak Baas döneminde komutanlık yapmış ve askeri anlamda uzmanlaşmış eski askerlerin deneyim ve tecrübelerinden yararlanıyor. ABD&#8217;nin Irak ordusuna verdiği ağır teknik silahları da bu askerler vasıtasıyla devreye koyuyor. Kısacası IŞID hem gerilla taktiklerini, hem de düzenli ordu taktik ve tekniğini kullanıyor.<br /> Karşısındaki güç düzenli ordu olunca gerilla taktiklerini, gerilla olunca da düzenli ordu taktik ve tekniğini kullanıyor. Silahlı bir güç aynı anda hem gerilla hem de düzenli ordu olmayınca bu zayıflık yaratıyor ve IŞID bu zayıf noktayı yakalayarak saldırılarını gerçekleştiriyor. Başarısının sırrı büyük ölçüde bu noktada odaklanıyor.<br /> <br /> Güçlü bir savunma pozisyonları yok. Ancak geri çekildikleri bölgeyi adeta bir mayın bataklığına dönüştürüyorlar. Bazen de küçük suikast guruplarını bırakarak geri çekiliyor. Mayınlama ve suikast taktiği Peşmerge güçlerinin ilerlemesini yavaşlatıyor ve bu da ona zaman kazandırıyor. Buna karşılık uçak saldırılarına karşı çaresiz olduklarını söylemek gerekiyor.<br /> <br /> <b> HT-Gerek telsiz konuşmalarından, esir alınan ve mevzide çarpışan IŞID militanlarının morali nasıl görünüyor?<br /> <br /> Dr. Süleyman-</b> Başta da belirttiğim gibi şu anda karşısında savaştığımız IŞID homojen bir görünüm sunmuyor. Bu nedenle IŞID askeri güçlerini üçe ayırmak gerekiyor.<br /> <br /> Birincisi ve en kalabalık olan kesimi daha çok dışardan gelen cihad için savaşan gönüllü militanlardır. Ki bunlar ideolojik bağlamda ölümüne savaşan, oldukça inançlı ve eğitimli kesimi oluşturuyor. Bunlar daha çok yönetici düzeyde veya komutan vasıflarını taşıyor. IŞID&#8217;ın çekirdek yapısı da bunlardan oluşuyor.<br /> <br /> İkinci gurup ise Baas ordusunda görev yapmış asker kimlikli şahıslardır. Bunlar daha çok savaş araçlarını kullanmada ustalaşanlardır. Bu kesim sadece askeri araçları kullanmıyor, savaş ve muharebe planlarını, taktiklerini de yapıyorlar.<br /> <br /> Ayrıca bölgede kaybolan otoritelerini sağlamaya çalışan güçler vardır . Bunların ne kadar olduğu pek net bilinmemektedir.<br /> <br /> Üçüncü gurup ise yaşadıkları ağır maddi koşullar ve yoksulluk nedeniyle savaşmaktan başka iş bulamamış olan yoksul Suni aşiret gençlerinin oluşturduğu yağmacı ve çapulculardır. Zora düştüklerinde hemen teslim olan bu çapulcu gurup mensupları &#8220;kandırıldıklarını ve tehditle IŞID&#8217;a katıldıklarını&#8221; söylüyorlar.<br /> <br /> Genel olarak gerek ABD&#8217;nin hava saldırıları ve gerekse Kürd Direniş Güçlerinin atağa geçmesinden sonra IŞID saflarında büyük bir çöküntü ve moralsizlik gözlemleniyor. İlk gözlemimizde gördüğümüz şey şu: Daha saldırı başlar başlamaz IŞID güçleri bölgeyi terk etmekte ve kurtuluşu kaçmakta buluyor.<br /> <br /> <b> HT- Sizce IŞID&#8217;ın politik ve askeri açıdan stratejik hedefi nedir? Bu hedefi gerçekleştirmek için elindeki temel malzeme nedir?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Politik hedef olarak IŞID çoğunluğunu Suni Araplara dayalı Müslümanların oluşturduğu tüm coğrafyada Halifeliği gerçekleştirmek, geriye kalan tüm dini ve milli azınlıkları katliamlardan geçirip yok etmek taşınır ve taşınmaz mallarını gasp etmektir.<br /> Askeri zorla ele geçirdiği şehir, kasaba, köy vb. yerleşim birimlerinde kendisinin &#8220;Şeriat&#8221; dediği ve kendisine özgü yasalarını uyguluyor. <br /> Şu an ellerindeki temel politik ve insani malzeme Saddam sonrası iktidar ve egemenliğini kaybeden Suni Arap aşiretleri ile Suriye&#8217;de yıllarca Esad rejiminden baskı gören Suni Araplardır. Bunlara eski egemenliklerine kavuşacaklarını ve zengin olacaklarını söylüyor. Onlara zengin, müreffeh ve hakim olacakları bir devlet vadediyor. Bu hevese kapılan Suni Arap aşiretler de IŞID&#8217;a böylece destek sunuyor.<br /> <br /> <b> HT- Peşmerge güçlerinin savunma, saldırı, geri çekilme bakımından pozisyonu nedir?<br /> <br /> Dr. Süleyman-</b> Peşmerge güçleri bu savaşa hazırlıksız yakalandılar. Asıl görevi savunma olan Peşmerge güçleri, olası bir saldırı durumunda nasıl bir savunma stratejisi izleyeceğini bilemedi. Bu konuşulmuş olsa bile bunu uygulama kabiliyetini gerçekleştiremedi. Kuşkusuz bunu ilk günlerdeki saldırılar için söylüyorum. Peşmerge güçleri ilk başlarda bir bocalama yaşasa da daha sonraki günlerde kendisini toparlayarak klasik savunma pozisyonuna geçmiştir.<br /> <br /> Savunma planı olmayan askeri güçler doğal olarak geri çekilmeyi de sağlıklı yapamaz. Şengal&#8217;deki fecia da buradan kaynaklandı. Şengal saldırısı sonrasında uygun bir savunma pozisyonu alamayan Peşmerge güçleri bir dağılma yaşadı. Bu dağılma ve faciaya neden olan Peşmerge komutanları görevden alınmış ve haklarında soruşturma açılmıştır. Soruşturmaları devam ediyor.<br /> <br /> <b> HT- Peşmerge güçlerinin saldırı, savunma ve çatışma anlarında başvurdukları ana taktik nedir? Peşmerge taktiği ile kullandığı teknik arasında nasıl bir bağ kurulmuş durumda?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> İlk izlenimlerime göre durumun hiç de iç açıcı olmadığını söylemek istiyorum. Maalesef Peşmerge güçleri ciddi bir savunma ve saldırı pozisyonunu gerçekleştirememiştir. Savunma ve saldırı taktiklerini iç içe gerçekleştirme yeteneğini gösterememiştir. Daha ilk saldırıda toplu, kalabalık ve büyük güçlerle hareket etmişlerdir. Bu nedenle IŞID&#8217;ın mayınlama ve pusulama gibi taktikleriyle acı ve büyük kayıplar verdiler. Örneğin Zummar girişinde bir çöp arabasına yerleştirilen patlayıcılarla 10 Peşmerge şehit düştü. Bir o kadarı da yaralandı. Eğer toplu ve küme halinde hareket edilmeseydi hem bu kayıplar yaşanmazdı hem de rahatlıkla Zummar&#8217;a girebilirlerdi.<br /> <br /> Yine burada gördüğüm kadarıyla &#8220;savunma taktiği&#8221; olarak bir tek klasik cephe savunma taktiğinin uygulanmasıdır. Yani Peşmerge bir hattı tutup orayı korumaya alıyor. Bu da saldırı için IŞID&#8217;a olanak sunuyor. Bunun için savunma taktiği olarak başkaca yöntemlerin devreye konulmasında zaruri ihtiyaç var.<br /> <b> HT- Peşmerge güçlerinin savaş psikolojisinden, taktik uygulamasından uzak ve hantal olduğu tartışmaları yapılıyor. Askeri taktiklerin uygulanması ve tekniğin kullanılması bakımından Peşmerge güçlerini nasıl buldunuz?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Peşmerge güçlerinin şimdiye kadar savaş tecrübesi yoktu. Çatışmalara girdiği en son süreç 1994-95 yıllarıdır. Aradan 20 yıl gibi bir zaman geçmiştir. 2003 yılında ABD&#8217;nin Irak&#8217;a müdahalesi sonrasında Peşmerge ciddi bir savaş tecrübesi yaşamadı . Bu nedenle Peşmerge olarak görev yapan çoğu asker savaş görmemiş, muharebeden geçmemiştir. Savaş tecrübesi olan Pêşmergeler ise emekli olmuştu. İlk günlerdeki IŞID saldırıları ile ortak koordine ve savuma stratejisini geliştirmede büyük bir dağınıklık yaşanmış. Peşmerge güçleri bazı cephelerde direnirken bazı cephelerde direniş olmadan geri çekilmeler yaşanmıştır. Kısaca komutanın direndiği cephede Peşmerge aslanlar gibi direnmiş komutanın kaçtığı yerde de Peşmerge de kaçmıştır.<br /> <br /> İlk şok atlatıldıktan sonra şu anda komuta gücü ve Peşmerge duruma hâkimdir. Emir komuta zinciri içerisinde hareket etmektedir.<br /> <br /> <b> HT- YPG ve HPG güçleri de alanda bulunuyor. Peşmerge güçleri ile HPG-YPG güçleri arasında nasıl bir ilişki ve koordinasyon var? </b><br /> <br /> YPG ve HPG güçleri Şengal dağının Suriye sınırına yakın bölümünde bulunuyorlar. Sengal dağının batısında da Peşmerge ve Şengal yerel güçlerinden oluşan savunma birlikleri bulunmaktadır. Sengal dağının güneybatısında ise YPG ve HPG güçleri konumlanmıştır. Ayrıca HPG güçleri Kerkük ve çevresinde Peşmerge güçleri ile birlikte alan savunmasını yapmaktadırlar. Burada ortak hareket etmektedirler.<br /> <br /> Peşmerge ile YPG/HPG güçleri arasındaki koordinasyon lokal bir biçimde savunma, saldırı ve çatışma biçimine göre pozisyon değiştirmektedir. Gayrı nizami harp veya gerilla düzeni dediğimiz taktik esaslara göre kendisini düzenlemiş olan HPG, bu avantajını iyi kullanmaktadır.<br /> <br /> Şengal-Rojava arasında bir koridor açılmasında YPG önemli bir rol oynadı. Bunu herkes konuşuyor ve takdir ediyor. Ancak daha sonraki girişimler ise daha çok propaganda amaçlı olduğu söyleniyor.<br /> <br /> Örneğin cepheye yaklaşık 150 km. uzaklıkta bulunan Laleş&#8217;e HPG&#8217;nin bir birim göndererek burayı kontrol altına aldığına ilişkin haberler yayınlandı. Her şeyden önce Laleş&#8217;te bir savaş yok ki buraya askeri birim gönderilmiş olsun. Yani IŞID, benim şu an bulunduğum muharebe alanından 150 km ilerlemiş olacak ki böyle bir savunma durumu gerçekleşmiş olsun&#8230;..<br /> <br /> Yine &#8220;Şengal HPG ve YPG denetimindedir&#8221; biçiminde haberler yapılıyor. Bu doğru değil. Şengal şu an IŞID çetelerinin denetiminde bulunuyor. Harita üzerinden kontrol etmek hiç de zor değil. Zummar ve Tel Afer kontrole alınmadan Şengal kontrole alınamaz. Bu coğrafi ve askeri açıdan mümkün olmayan bir şey. İnşallah çok uzak olmayan bir zamanda Zummar ve Tel Afer kontrol altına alındıktan sonra Şengal çetelerden temizlenir. Bunun için yoğun çalışmalar var.<br /> <br /> <b> HT- Ortak ordudan söz ediliyor? Deneyim ve tecrübelerinize göre bunun kısa bir zaman içinde gerçekleşmesi mümkün mü? Sizce ortak ordu mu öne alınmalı yoksa ortak ve koordineli bir kurmaylık mı oluşturulmalı? <br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Bu saldırılar sonunda ortaya çıkan en önemli ihtiyaç Kürdlerin &#8220;Ortak ordu&#8221; oluşturma aciliyetidir. Düşmanlarımız parti, örgüt ayırımı yapmıyor. Bütün Kürdleri katletmeye yönelmiş bir düşman gerçekliği ile karşı karşıyayız. Düşman bizi bir görürken maalesef biz birbirimizle uğraşıyoruz. Buna da üzülüyorum.<br /> <br /> Umudum ve ümidim o dur ki inşallah bu vahşi saldırılar sonrasında Kürd siyasi güçleri bir araya gelir ve ortak bir ordu oluşturulması için adım atar. Aslında bunun temelleri askeri güçler açısından atılmıştır. Şu anda koordineli bir kurmaylık vardır. Yavaş yavaş işlerlik de kazanıyor. Eğer siyasi hesaplar ve baskı daha etkin çıkmazsa ulasal bir ordu oluşabilir. Bunun zemini muharebe alanlarında oluşmuştur.<br /> <br /> <b> HT- Güney ve Batı Kürdistan IŞID terörüne karşı nasıl korunabilir? Askeri açıdan nasıl bir strateji hangi alanları esas alınarak oluşturulabilir? Coğrafik alanla birlikte genel bir çerçeve çizebilir misiniz?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Kürtler, Güney ve Batı Kürdistan&#8217;da sadece IŞID&#8217;ın değil aynı zamanda ırkçı faşist Arap aşiretlerinin de saldırısı altındadırlar. Ben ayırımcılığa ve ırkçılığa karşıyım ve bunun için savaşmış bir Kürd bireyiyim. Ancak gerçek şu:<br /> Araplar Kürdistan'ı tanımamakta kendileri eski Irak ve Suriye&#8217;nin doğal ve asıl sahibi olarak görmektedirler.<br /> <br /> IŞID vadettiği ve kurduğu hilafet yönetimi ile bu hayale hitap ediyor. Gücünü de buradan alıyor ve bunun için güçlenmiştir. <br /> <br /> Örneğin Şengal ve daha kuzeydeki Duhok arasına yani Zummar&#8217;a yerleştirilmiş Suni Arap aşiretleri var. Bu Arap aşiretleri IŞID ile birlikte Şengal Êzidilerini arkadan vurmuş, katletmiş, mallarını talan etmiş, kadınlarını kızlarını ganimet malı olarak esir edip götürmüşlerdir.<br /> <br /> Ha keza Qamışlo, Kobani ve Afrin arasında yer alan koparılmış bölgelere de bu türden ırkçı ve faşist Arap Aşiretleri yerleştirilmiştir. Rojava&#8217;daki direniş ve savaşta gördük bunlar da her fırsatta IŞID çeteleri ve katliamcı rejim güçleri ile işbirliği yapmaktadırlar. En ufak bir fırsatta hemen Kürdlere saldırmaktadırlar. Yani Kürdlerin düşmanları ile gönüllü işbirliğini yapmış ve yapmaktadırlar.<br /> <br /> Bununla birlikte bazı Kürd köyleri Arap yerleşim birimlerinin muhasarası altındadır. Buradaki halkımızın güvenliği için nüfus mübadelesi yapılabilir ve yapılmalıdır. Bu aşamadan sonra bu, zorunlu bir hal almıştır.<br /> <br /> Askeri bir strateji den önce siyasi bir strateji gereklidir. Her şeyden önce Kürtler siyasi anlamda bir birlik oluşturmalıdır. Talepleri, istemleri ne ise bir araya gelip bunu kendi aralarında kararlaştırmalıdırlar. Ulusal ve uluslararası alanda birlikte hareket etme yeteneğini gösterebilmelidirler. Hayati bir mesele ile karşı karşıyayız. Kürdler şu an varolma- yok olma mücadelesi içindedir. Siyasi yapılar ve aktörler bunu görmeli, kendi aralarındaki siyasi hesaplaşmaya ve çekişmelere son vermelidir.<br /> Durum hiç de iyi değil. Bunu özellikle Kürd partilerinden ve siyasi hareketlerinden rica ediyorum. Kendi adıma söylüyorum. Bunun için üzerime ne düşerse yapmaya hazırım.<br /> <br /> Bundan sonra askeri olarak da Güney ve Batı Kürdistan askeri-siyasi güçleri olası bir saldırıda ortak hareket etmelidirler. HPG Maxmur&#8217;da nasıl ki Peşmergenin imdadına koştu Peşmerge de bunun için Kobini&#8217;de, Afrin&#8217;de YPG&#8217;nin imdadını koşmayı bir görev olarak bilmelidir. Orada da savaşıp şehid olmayı bir onur bir şeref olarak bilmelidir. Ama her kes bu bölge benim ben kimseyi sokmam derse ortak bir strateji olamaz ve daha çok Şengal katliamlarını yaşarız. Belki daha da kötüsünü&#8230;&#8230;<br /> <br /> <b> HT- Siz şimdi savaş cephesindesiniz. Uzun süre birlikte cephede kaldığınız eski gerilla arkadaşlarınıza ne söylemek isterisiniz?<br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Bugün sorun Kürd ve Kürdistan sorunudur. Kürdlere saldıranlar parti, mezhep, din ayırımı yapmadan tüm Kürdleri düşman olarak görmektedirler.<br /> <br /> Güney Kürdistan geçmişte kendisine hep Dubai&#8217;yi örnek aldı. Bu kesinlikle yanlış bir stratejidir. Kürdler İsrail ve ulusal kurtuluş mücadelesini vermiş diğer halkları örnek almalıdırlar. Kürdistan ulusal ordusu, mobil, modern ve üstün tekniği en iyi kullanan ordu vasfına ulaşmak durumundadır.<br /> <br /> Kürdistan&#8217;ın bütününü savunma stratejisini benimsemiş bir Peşmerge ordusu paradigmasına ihtiyaç vardır.<br /> <br /> Eski gerilla arkadaşlar, ihtiyaç duyulduğunda bu süreci inşa etme güç ve yeteneğindedirler. Böylesi bir süreçte yer alacaklarına ilişkin inancımı koruyorum, temenni ediyorum.<br /> <br /> <b> HT- Bizim unuttuğumuz, ancak sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? <br /> <br /> Dr. Süleyman- </b> Son olarak şunu söylemek istiyorum. Özellikle Avrupa başta olmak üzere IŞID&#8217;ın Güney Kürdistan&#8217;a saldırmasana yönelik büyük bir bilgi kirliliği yaşanmaktadır.<br /> <br /> Bir çok yer alan ve şehir çoğu kez denetime alınmış deniliyor. Ama aslında öyle bir şey yoktur. Örneğin &#8220;Şengal HPG- YPG denetiminde&#8221; deniliyor. Ancak Şengal hala IŞID çetelerinin işgalindedir.<br /> <br /> Peşmerge, sayısal gücünün yetemeyeceği uzunluktaki bir hat üzerinde IŞID&#8217;a karşı bir cephede savaşmaktadır. Bu hatta bazen kahramanca direnişler yaşanmış bazen de Peşmerge komutanları savaşmadan kaçmıştır.<br /> <br /> Savaşmak yiğitlik ve kahramanlık gerektirir. Örneğin benim tanıdığım Amediyeli bir aileden bu savaşta 7 Peşmerge kahramanca direnerek şehit düşmüştür. Şimdi &#8220;Peşmerge hiç savaşmamış, kaçmış&#8221; demek yalan, iftira ve büyük bir haksızlıktır. <br /> <br /> Kürd basını sorumlu, tutarlı ve doğru haberler yapmalıdır. Kürd aydını ve yazarları da bu sorumluğu taşımak zorundadır. Yapmaları gereken şey, Kürdler arası çatışma değil, işbirliği ve dayanışmadır. Bilgilerini, zekâlarını ve yeteneklerini bu çerçevede değerlendirmeleri gerekiyor. Yalan, yanlış haberlerin mücadelemize yarardan çok zarar verdiğini bilmelerini istiyorum.<br /> <br /> Unutmayalım ve takdir edelim ki uzun bir geçmişi olmasa bile Kürdistan Bölgesi Avrupa kadar eski ve yerleşik olmasa da Demokrasi ile yönetilmektedir. Eksikler, hatalar olabilir. Ancak bir iyi niyet ve inanç vardır. Bu değeri takdir etmemiz gerekiyor.<br /> Bu bir savaştır. Savaşın gidişi bellidir, ancak dönüşü&#8230;..<br /> <br /> Herkese buradan selam, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. &#8220;<br />
Viewing all 16522 articles
Browse latest View live