Quantcast
Channel: Rizgari Online - Kurdish News
Viewing all 16522 articles
Browse latest View live

Kaya Türkiye'ye döndü

$
0
0
<a href=http://i.radikal.com.tr/542x290/2014/04/17/fft81_mf2116013.Jpeg><img src=http://i.radikal.com.tr/542x290/2014/04/17/fft81_mf2116013.Jpeg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Kapatılan Demokrasi Partisinin (DEP) kurucusu ve yazar Yaşar Kaya, 21 yıl sonra Türkiye'ye döndü. Kaya'yı Esenboğa Havalimanı'nda ailesi ve yakınları karşıladı.AA´nın haberi:"Kapatılan Demokrasi Partisinin (DEP) kurucusu ve yazar Yaşar Kaya, 3 ay içinde döndüğü takdirde tutuklanmama sözü verilmesi üzerine 21 yıl sonra Türkiye 'ye döndü. Eşi Yurda Alaca, kızı Berivan Kaya ve yakınları Kaya'yı Esenboğa Havalimanı'nda karşıladı. Yaşar Kaya, aprondan alınarak, ifade vermek için Ankara adliyesine götürüldü. Kaya'nın eşi Yurda Alaca, buruk bir sevinç yaşadığını belirterek şunları söyledi: <br /> <br /> "Eşimin sağlığı hiç iyi değil, tekerlekli sandalye ile geliyor. Eşim demokrasiden, barıştan ve özgürlükten yana birisi. Eline hiç silah almadı, hiçbir suç işlemedi. Sadece parti başkanı olduğu için faili meçhul cinayetler listesinde ismi vardı yurt dışına gitti. Başka bir ülkede yaşamak çok zor. İnsanların özgür ve demokratik şartlarda kendilerini ifade etmeli. Barışın gelmesini hepimiz istiyoruz, anaların yüreği yanmasın, 1 yıldır şehit cenazeleri gelmiyor. İnşallah çözüm süreci başarıyla neticelenir. Başbakan Erdoğan , rolü çok büyük, inşallah o da muvaffak olur ve barışı iki halkın arasında sağlar, barışı sağlarsa ismi tarihe geçer." <br /> <br /> <b>"YAŞAMLAR HEP HIRPALANDI, ÜZÜCÜ AMA İLERİYE BAKMAMIZ LAZIM" </b><br /> <br /> Karmaşık duygular yaşadığını ifade eden Kaya'nın kızı Berivan Kaya, babasının en azından hayatta olduğu için duyduğu mutluluğu ifade etti. <br /> <br /> Çözüm sürecinin olumlu bulduğunu dile getiren Kaya, "Hepimiz barıştan yana insanlarız, bu ülkeye barışın katkı sağlayacağını inanıyoruz. Olayların ilerleyişini görmek lazım. Yaşamlar hep hırpalandı, üzücü ama ileriye bakmamız lazım" dedi. <br /> <br /> Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sağlık durumlarını ve yaşlarının ilerlemiş olmasını dikkate alarak kapatılan Demokrasi Partisinin (DEP) Genel Başkanı Yaşar Kaya, Yusuf Serhat Bucak ve Şerafettin Kaya'ya 3 ay içinde Türkiye'ye gelmeleri halinde "tutuklanmama güvencesi" vermişti. <br /> <br /> CMK'nın "Sanığa verilecek güvence belgesi" başlıklı 246. maddesi uyarınca tutuklanmayacak Kaya, ifade vermek üzere Ankara Adliyesi'ne götürüldü. “<br />

Erdoğan: 30 BDP'li kadar olamadınız!

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/30-bdp-li-kadar-olamadiniz.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/30-bdp-li-kadar-olamadiniz.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekilleri ile yaptığı toplantıda, Wan ve Söğüt'teki seçimlerin kaybedilmesine kızdığı kaydedildi…Erdoğan , Wan Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın kaybedilmesiyle ilgili olarak, '300 milletvekili, 30 milletvekili olan BDP 'liler kadar olamadınız' dediği belirtildi.TBMM grubunda dile getirdiği İsmet İnönü'nün sözlerini kullanan Erdoğan'ın, 'İnönü'nün doğru sözlerinden biri de 'Namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça..' diye eleştirdiği kaydedildi. <b>ERDOĞAN'IN EN ÇOK ÜZÜLDÜĞÜ İLÇE </b><br /> <br /> Yeni Şafak'ın haberine göre, “yerel seçimlerle ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan'ın en çok üzüldüğü ilçenin Söğüt olduğu ortaya çıktı. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu Söğüt'te belediye başkanlığının kaybedilmesine üzüldüğü ifade eden Erdoğan'ın, "Beni en çok üzen Söğüt'ü alamayışımız. Osmanlı'nın kurulduğu Söğüt'e çok büyük yatırımlar da yapmıştık" dediği öğrenildi. Bilecik'e bağlı Söğüt'te belediye başkanlığı AKP 'de iken 30 Mart'ta MHP adayı Halil Aydoğdu seçimi kazanmıştı.”<br />

'Moralinizi bozmayın, işinize bakın'

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/suni-krizler-moral-bozmasin-isinize-bakin.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/suni-krizler-moral-bozmasin-isinize-bakin.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan'ın tepki gösterip, 'vatana ihanet'le suçladığı TÜSİAD'ın Ankara'daki Yüksek İstişare Konseyi'nde konuştu. Gül konuşmasına 'İş dünyasını her zaman kucak açıyorum. Sizlerin başarısı ülkemizin başarısı olduğu için daima destekliyorum' mesajıyla başladı. Toplantının onur konuğu olan Gül iş dünyasına, cumhurbaşkanlığı seçimine giden süreçte "Moralinizi bozmayın, telaşa kapılmayın." dedi."Seçim döneminin ne kadar sert ve gergin olduğunu hep beraber yaşadık. Ama Türk siyasi geleneği böyle. Önümüzde başka seçimler var diye telaşa kapılmamak lazım. Daha önce ortaya çıkarılan sûni krizler, yeni kurallar ve düzenlemer getirdi. O yüzden herkesin işine gücüne bakması lazım. Siz moralinizi bozmayın, herkes işine gücüne koyulsun ve inanıyorum ki söylediklerimin herkes farkında. İstikrar ve güven ortamı ancak büyümeyi gerçekleştirir. İş aleminin başarısı Türkiye’nin başarısıdır."<br /> <br /> <b> "Yaptıklarınız dikkate alınıyor"</b><br /> <br /> "Demokratik ülkelerde tartışmalar olacaktır ama önemli olan kırıcı olmamak, kutuplaşmamak ve tartışmaların sertleşmemesi. Herkes düşüncesini ortaya koyacaktır. Demokrasilerde çoğulculuk her şeyin başıdır. Eminim bütün konuşmalar dikkate alınıyor ve önem veriliyordur. TÜSİAD sadece kendi meseleleriyle değil başka meselelerle de ilgileniyor ve önerilerinizi veriyorsunuz. Eminim yaptığınız çalışmalar ve tartışmalar dikkate alınacaktır. Bunlar bazen açıkça ifade edilir, bazen edilmez ama dikkate alınır."<br /> <br /> aljazeera.com´un kaydettiğine göre, “Abdullah Gül Hükümet ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki kavgaya da üstü kapalı değindi. Gül isim vermeden Gülen Cemaati'ni ima ederek hukukun üstünlüğüne vurgu yaptı. "Devlet sistemi içerisinde Anayasa, kanunlar bağlayıcıdır. Devlet sistemi içerisinde ayrı devletler, ayrı oluşumlar, referanslarını başka yerlerden alan dayanışmalar kesinlikle söz konusu olamaz. Türkiye'de hukukun eşit olarak uygulanması Türkiye'nin yüksek gelirli ülke olma yolundaki en önemli şarttır." dedi.<br /> <br /> <b> "Üst-orta gelirli bir ülkeyiz" </b><br /> <br /> Abdullah Gül, ekonomideki sıkıntıları en iyi iş aleminin bileceğini söyledi. "Türk ekonomisinin ana motoru özel sektördür." dedi. Gül’e göre, Türkiye reformlarla ekonomisini güçlendirmiş ve şoklara hazır hale gelmiş durumda.<br /> <br /> "Geçmişi en iyi bilen sizlersiniz, iş adamları eli taşın altında olan insanlardır. Başarıları da sıkıntıları da en iyi siz bilirsiniz. Bir gecede borçların katlandığı zamanları yaşadınız. O nedenle bu tip acı deneyimler bir daha gelmesin diye uğraşıyorsunuz. Türkiye artık alt-orta gelirli bir ülke değil. Üst-orta gelirli bir ülkeyiz. Ama bizim amacımız böyle devam etmek değil. Türkiye böyle de devam edebilir ama hepimizin hedefi daha üst gelirli bir ülke olmak. Geldiğimiz noktanın kıymetini bilip daha ileriye nasıl taşıyacağımızı konuşmamız gerekiyor."<br /> Gül, Avrupa Birliği (AB) üyeliği için müzakere sürecinin ciddi şekilde yürütülmesi gerektiğini de vurguladı.<br /> <br /> Türk Sanayicileri ve İş adamları Derneği'nin (TÜSİAD) toplantısına ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.“<br />

MİT yasasını değiştiren düzenleme kabul edildi

$
0
0
<a href=http://www.taraf.com.tr/store/img/6000/muhaberat-devleti-kuruldu-7387-669x321.jpg><img src=http://www.taraf.com.tr/store/img/6000/muhaberat-devleti-kuruldu-7387-669x321.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Türk MİT´i ile ilgili Yasa Teklifi TBMM Genel Kurulu'ndan geçti. Türk Milli İstihbarat Teşkilatı Teklifi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Türk İstihbarat teşkilatına olağanüstü yetkiler tanıyan düzenlemeye bir madde de ihdas edilerek MİT’in ile diğer istihbarat ve güvenlik kurumlarına TBMM denetimi getirildi-Konuyla ilgili Türk medyasında yer verilen haberde şunlar kaydedildi:”Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, MİT'in görevleri yeniden belirleniyor.MİT'in görevleri arasında; "Dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu'nca verilen görevleri yerine getirmek", "Dış istihbarat, milli savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmak" ve "İstihbarat kapasitesini, niteliğini ve etkinliğini artırmak amacıyla, çağdaş istihbarat teşkilat usul ve yöntemlerini araştırmak, teknolojik gelişmeleri takip etmek ve uygun görülenleri temin etmek" de yer alacak.<br /> <br /> MİT'e kanunla sayılan görevler dışında görev verilemeyecek.<br /> <br /> MİT, yerli, yabancı her türlü kurum, kuruluş, tüm örgüt veya oluşumlar ile kişilerle doğrudan ilişki kurabilecek, uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilecek.<br /> <br /> <b> Talebin yerine getirilmesinden kaçınamayacak</b><br /> <br /> MİT, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Bankacılık Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi, belge, veri ve kayıtları alabilecek, bunlara ait arşivlerden, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabilecek, bunlarla irtibat kurabilecek. Bu kapsamda talepte bulunulanlar, kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamayacak.<br /> <br /> TCK'nın "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar", "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar", "Milli Savunmaya Karşı Suçlar", "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" başlıklı maddelerinde yer alan suçlara ( (Halkı Askerlikten Soğutma, Askeri İtaatsizliğe Teşvik, Seferberlikle İlgili Görevin İhmali, Düşmandan Ünvan ve Benzeri Payeler Kabulü, Askeri Yasak Bölgelere Girme başlıklı 318, 319, 324, 325 ve 332. maddeleri hariç olmak üzere) ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişebilecek, bunlardan örnek alabilecek.<br /> <br /> MİT, görevlerini yerine getirirken gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanabilecek.<br /> <br /> <b> Kimliklerini değiştirebilecek</b><br /> <br /> MİT, istihbari faaliyetler için görevlendirilenlerin kimliklerini değiştirebilecek, kimliğin gizlenmesi için her türlü önlemi alabilecek, tüzel kişilikler kurabilecek. Kimliğin oluşturulması veya tüzel kişiliğin kurulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belge, kayıt ve dokümanlar ile araç ve gereçler hazırlayabilecek, değiştirilebilecek, kullanılabilecek.<br /> <br /> Yabancıların ülkeye giriş, çıkışları, vize, ikamet, çalışma izni ve sınır dışı edilmesi gibi konularda, ilgili kurum ve kuruluşlardan talepte bulunabilecek.<br /> <br /> Telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, milli savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabilecek.<br /> <br /> Yabancı unsurların ülkenin ve vatandaşların iletişim güvenliğini tehdit eden faaliyetlerinin engellenmesine yönelik çalışmalar yapabilecek, ilgili kurum ve kuruluşlardan talepte bulunabilecek.<br /> <br /> <b> Yalan Makinesi</b><br /> <br /> MİT'te görev alan veya alacak kişilerin güvenilirliklerini ve uygunluklarını belirlemek için yalan makinesi uygulaması dahil, test teknik ve yöntemlerini kullanabilecek.<br /> <br /> MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilecek, görüşmeler yaptırabilecek, görevinin gereği terör örgütleri dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilecek.<br /> <br /> <b> Ankesörlü telefonlar dinlenebilecek</b><br /> <br /> Önleyici istihbarat elde etmek ve analiz yapabilmek amacıyla, MİT Müsteşarı veya yardımcısının onayıyla yurt dışında veya yabancılar tarafından gerçekleştirilen iletişim ile ankesörlü telefonlarla gerçekleştirilen iletişim ve MİT mensuplarının, MİT'te görev almış olanların veya görev almak üzere başvuranların iletişimi tespit edilebilecek, dinlenebilecek, sinyal bilgileri değerlendirilebilecek ve kayda alınabilecek.<br /> <br /> <b> Madalya verilebilecek</b><br /> <br /> Yurt içinde veya yurt dışında olağanüstü gayret ve fedakarlıkla yaptığı çalışmalar sonucunda; ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünün korunmasında, devletin yücelmesinde, milli menfaatlere katkıda bulunan ve hizmette üstün başarı ve yararlılık gösteren MİT personeline madalya verilebilecek.<br /> <br /> MİT mensupları ve emeklileri, demirbaş ve zati silahlarını MİT Müsteşarlığı kayıtlarına geçirilmek, müsteşarlıkça verilen belgelere işlenmek kaydıyla, meskun mahaller dahil her yerde taşıyabilecek.<br /> <br /> <b> MİT Müsteşarının yargılanması</b><br /> <br /> Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde MİT Müsteşarlığı'na bildirecek. MİT Müsteşarlığı'nın, konunun görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirlemesi veya belgelendirmesi halinde adli yönden başka bir işlem yapılmayacak ve herhangi bir koruma tedbiri uygulanmayacak. Ancak ilgili fıkra hükümlerine göre işlem yapılabilecek.<br /> <br /> MİT Müsteşarı hakkında soruşturmalarda, Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulu Kanunun "Yüce Divan'da yargılanacak asker kişilerle ilgili soruşturma usulü" maddesinin bazı hükümleri uygulanacak.<br /> <br /> Buna göre, anılan kararlara karşı ilgililer, 10 gün içinde Cumhurbaşkanlığına itiraz edebilecek. İtiraz üzerine Cumhurbaşkanı tarafından verilen karar kesin olacak.<br /> <br /> Araştırma veya ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi görevlendireceği denetim elemanlarıyla da yaptırılabilinecek. Bu şekilde görevlendirilen kişiler, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda ön inceleme ile görevlendirilen kişilere tanınan yetkilere sahip olacak.<br /> <br /> Soruşturma izni verilmemesi kararı hakkında ilgililer tarafından yapılan itirazın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmesi veya soruşturma izni verilmesi kararına karşı süresi içinde itiraz edilmemesi ya da bu itirazın Cumhurbaşkanı tarafından reddedilmesi üzerine, izin vermeye yetkili merci tarafından soruşturmayı yapmak üzere denetim elemanlarından üç kişilik bir soruşturma kurulu oluşturulacak. Kurul, soruşturma sırasında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Cumhuriyet savcısına tanıdığı bütün yetkilere sahip olacak ve soruşturma sırasında hakim kararı alınması gereken hususlarda yetkili mahkemelere başvuracak.<br /> <br /> Kurul, yaptığı soruşturma sonucunu bir rapor ile tespit ederek izin vermeye yetkili merciye sunacak. İzin vermeye yetkili merci kamu davasının açılmasına gerek görmezse kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verecek. Bu karar kesin olacak.<br /> <br /> MİT Müsteşarı, Yargıtay ilgili dairesince yargılanacak. Aynı konuya ilişkin yeni ve somut delil ortaya çıkmadan, yeniden soruşturma yapılamayacak.<br /> <br /> İsimsiz, imzasız, adressiz, takma adla yapıldığı anlaşılan ya da belli bir olayı ve nedeni içermeyen, delilleri ve dayanakları gösterilmeyen ihbar ve şikayetler, Cumhuriyet savcılarınca işleme konulmayacak.<br /> <br /> MİT mensupları ile istihbarat hizmetlerine yardımları teşvik edilenler ve bunların eş, çocuk, ana, baba ve kardeşleri MİT Müsteşarının onayıyla Terörle Mücadele Kanunu'nda yer alan koruma tedbirlerinden yararlandırılacak.<br /> <br /> MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken, görevin niteliği gereği veya görevin ifası nedeniyle diğer kişilere verdiği zararlar, idare tarafından tazmin edilecek. Tazmin, zararın göreve ilişkin bir husustan doğması ve ilgili personelin kasıt veya ağır kusurunun bulunmaması halinde, rücu işlemine konu edilmeyecek.<br /> <br /> Türk vatandaşları hariç olmak üzere, tutuklu veya hükümlü bulunanlar, milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanının talebi üzerine, Adalet Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilecek veya başka bir ülkede tutuklu ve hükümlü bulunanlar ile takas edilebilecek.<br /> <br /> <b> MİT belgesi çalana 10 yıla kadar hapis</b><br /> <br /> MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan, bunları yok eden kişiye 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek.<br /> <br /> MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlar, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.<br /> <br /> Bu bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde, Basın Kanunu ile İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu kapsamında, sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayınlayanlara 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası uygulanacak.<br /> <br /> Kanun kapsamındaki, görev ve yetkilerin kullanılmasını engelleyenlere 3 yıldan 5 yıla kadar, ihmal ve suistimal suretiyle önleyenlerle, yükümlülükleri yerine getirmeyenlere 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilecek.<br /> <br /> Bu fiilleri MİT mensupları işlerse, ceza üçte biri oranına kadar artırılacak.<br /> <br /> TBMM bünyesinde Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kurulacak. Komisyonun üye sayısı 17 olacak; üye dağılımı, siyasi parti gruplarının toplam sayısı içindeki yüzde oranına göre yapılacak.<br /> <br /> Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, MİT'in taleplerinin öncelikli olarak karşılanması ve bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğunun doğmamasına ilişkin düzenleme yapılıyor. Buna göre, MİT'e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilecek, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmayacak. Bu kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması halinde, bu kanun hükümleri uygulanacak.<br /> <br /> MİT mensupları ile MİT'te görev yapmış olanlar, MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlarda tanıklık yapamayacak. Ancak, devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hallerde MİT mensuplarının tanıklığı MİT Müsteşarının, MİT Müsteşarının tanıklığı ise Başbakanın iznine bağlı olacak.<br /> <br /> Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar, MİT Kanunu'nda yazılı görevlerin yerine getirilmesi sırasında ihtiyaç duyulan hallerde, kullanımlarında bulunan her türlü malzeme, ekipman, teçhizat ve cihazı, diğer kanunların bu konudaki düzenlemelerine bakılmaksızın MİT'e geçici tahsis edilebilecek veya bedelsiz devredebilecek.<br /> <br /> Teşkilat uhdesindeki istihbari nitelikteki bilgi, belge, veri ve kayıtlar ile yapılan analizler, "Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk" suçları hariç adli soruşturma ve kovuşturmalarda istenemeyecek.<br /> <br /> Kimlikleri değiştirilenler, MİT'in görev ve faaliyetlerine yardımcı olanlar veya istihbarat hizmetlerinde istifade edilenler, kamu görevlisi olup olmadıklarına bakılmaksızın, görev, faaliyet ve yardımları sebebiyle sorumlu tutulamayacak.<br /> <br /> Teşkilat uhdesindeki bilgi ve belgelerin gizlilik derecelerinin ve sürelerinin tespit edilmesine, birim ve kısımlara ayrılmasına, kullanıma veya paylaşıma açılmasına ve bunların akademik çalışmalar ile her türlü yayın ve edebi eserde kullanılmasına müsteşar tarafından oluşturulacak bir komisyonca karar verilecek.<br /> <br /> <b> Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kurulacak</b><br /> <br /> Belirtilen görevleri yerine getirmek üzere, TBMM bünyesinde Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kurulacak.<br /> <br /> MİT Müsteşarlığı tarafından yürütülen devlet istihbarat hizmetleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından görevleri gereği yürütülen güvenlik faaliyetlerine ve istihbari nitelikteki faaliyetlere ilişkin olarak İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı'nca hazırlanacak yıllık raporlar Başbakanlık'a gönderilecek.<br /> <br /> Başbakanlık'ça bu raporlar üzerinde hazırlanacak yıllık rapor, mart ayı içinde Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu'na sunulacak. Komisyon, incelemelerini ve görüşmelerini raporun kendisine intikalinden itibaren 90 gün içinde tamamlayacak ve hazırlayacağı raporu bu süre içinde TBMM Başkanlığı'na sunacak.<br /> <br /> Komisyonun üye sayısı 17 olacak; üye dağılımı, siyasi parti gruplarının, parti grupları toplam sayısı içindeki yüzde oranına göre yapılacak. Komisyonun görevleri şöyle:<br /> <br /> "Milli güvenliğe ilişkin konularda görüş ve öneriler sunmak, güvenlik ve istihbarat konularında uluslararası alanda kabul gören gelişmeleri izlemek. Kendi faaliyetlerine ilişkin rapor hazırlamak. Güvenlik ve istihbarat hizmetleri sırasında elde edilen kişisel verilerin güvenliğini, bireyin hak ve özgürlüklerini koruyucu öneriler geliştirmek."<br /> <br /> <b> Komisyon görüşmeleri kapalı oturumda yapılacak</b><br /> <br /> Komisyon görüşmeleri kapalı oturumda yapılacak. Kapalı oturumda komisyon üyeleri, ilgili bakanlar, görevli hükümet temsilcileri ve komisyonda görev yapan yasama uzmanları ile stenograflardan başkası bulunamayacak.<br /> <br /> Komisyon çalışmalarına ilişkin bilgi ve belgelerin saklanmasında ve korunmasında gizlilik esas olacak. Komisyon görüşmelerine katılan ve bu görüşmelere herhangi bir şekilde vakıf olanlar, komisyon çalışmaları ve görüşülen konular hakkında hiç bir açıklama yapamayacak, bunları sır olacak saklayacak.<br /> <br /> Komisyon tarafından hazırlanan raporları ve bunların eklerini taşıyan, çoğaltan ve teslim alanlar da dahil olmak üzere tüm görevliler, bu raporların ve eklerinin korunması için gereken dikkat ve özeni gösterecek. İlgili kurumlar ve Başbakanlık'ça hazırlanacak raporlarda, komisyon raporlarında ve bunların ekleri ile komisyon tutanaklarında, devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelere yer verilmeyecek.<br /> <br /> Komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin olarak, bu maddede hüküm bulunmayan hallerde TBMM İçtüzüğü hükümleri uygulanacak. İlgili kurumlar ve Başbakanlık'ça hazırlanacak raporların hazırlanmasına ve kapsamına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenecek.<br /> <br /> Doğrudan MİT tarafından tedarik edilmesi uygun görülen istihbarat ve güvenlik amaçlı ihtiyaçlar için gereken kaynak; MİT Müsteşarının teklifi, Milli Savunma Bakanının uygun görüşü ve Başbakanın onayıyla, Savunma Sanayi Destekleme Fonundan MİT adına açılmış olan hesaplara aktarılacak. Aktarılan bu tutarlar, MİT'in tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre harcanacak.“<br />

Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasında enerji işbirliği sürecek

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/tc-ile-enerji-isbirligi-surecek.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/tc-ile-enerji-isbirligi-surecek.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Neçirvan Barzani ile görüşmesinde, Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin enerji işbirliğini sürdürme ve geliştirme konusunda kararlı olduklarını belirterek, bunu hem Bağdat’taki merkezi yönetime hem de ABD makamlarına açık bir şekilde ifade ettiklerini vurguladı.BasNews´in ilgili haberinde şunlar kaydedildi:”Başbakanlık kaynaklarından alınan bilgiye göre, Başbakanlık Resmi Konutu’nda basına kapalı gerçekleşen görüşmede, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel sorunların da ele alındığı öğrenildi. Erdoğan ve Barzani, Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin enerji işbirliğini sürdürme ve geliştirme konusunda kararlı olduklarını, bunu Bağdat’taki merkezi yönetime de ABD makamlarına da açık bir şekilde ifade ettiklerini vurguladı.<br /> <br /> Görüşme sırasında, Irak’ta son dönemlerde istikrarsızlık ve terör saldırılarında yaşanan artış da gündeme geldi.<br /> <br /> Erdoğan, bu konudaki endişelerini dile getirerek, Türkiye olarak komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına büyük önem atfettiklerini vurguladı.”<br />

Rojhilat Bölgesindeki Kürd partileri ittifak kuruyor

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/rojhilat-kurd-partileri-anlasiyor.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/rojhilat-kurd-partileri-anlasiyor.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> İran-Kürdistan Demokrat Partisi ilişkilerinin yıllar sonra normalleşmesi, yapılan son görüşmelerden sonra bir anlaşmanın hazırlandığı ve partilerin bu antlaşmaya göre birlik olma kararı aldıkları bildirildi. Ana Demokrat Partisi’nden bir yönetici de Zahmetkeş Devrimci Hareketiyle bir antlaşma yaptıklarını ve birleşmek için görüşmeye başladıklarını söyledi.Rojava Bölgesinin dört partisinin Hewlêr’de birleşip bağımsız bir parti olduktan (Suriye- Kürdistan Demokrat Partisi) sonra, bu durum Kürdistan´in Doğu Bölgesinde bulunan partileri de etkiledi ve onlara da Kürdistan’ın Doğu Bölgesindeki “Kürd sorununun” çözümü için birleşme kararı aldırdı. Önce, Kürdistan Demokrat Parti politbürosu birleşme görüşmeleri hakkında bir anlaşmayı diğer siyasi taraflara sunmuş ve onlardan bu anlaşmanın görüşmeler için esas alınıp ona göre hareket etmelerini istemiş ya da kendilerinden bir anlaşma metni hazırlayıp sunmalarını istemişti. Ancak ittifak kurmak için şimdiye kadar ikinci taraf olan Demokrat Parti, bu konuda herhangi bir proje hazırlamadı.<br /> <br /> BasNews´te yer verilen habere göre,”İran-Kürdistan Demokrat Parti Politbüro Üyesi Mihemed Nezif Qadirî konu hakkında BasNews’e yaptığı açıklamada, Demokrat Parti’nin diğer fraksiyonlarını beklediklerini ve kendilerinin birleşmeye hazır olduğunu söyledi.<br /> <br /> Qadirî’i şunları söyledi: “Doğu Kürdistan partilerinin birleşmesi, şimdiki aşamada Kürdlerin çıkarlarına daha uygun olur. Biz, birleşmeye yardımcı olacak, Kürd siyasi hareketinin güçlenmesini sağlayabilecek ve Kürd halkının stratejik hedeflerini temel alan bütün teklifleri sıcak karşılarız ve bunu Doğu Kürdistan için çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Çünkü Doğu Kürdistan’ın sorunu kimlik sorunudur ve bu çerçevede birliğin ve beraberliğin olması özel bir öneme sahip.”<br /> <br /> Qadirî, Zahmetkeş Devrimci Hareketi’yle bir antlaşma yaptıklarını açıklayıp, diğer tarafların da şayet onlara katılma isteklerinin olması durumunda kapılarının açık olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle bitirdi: “Hareket’le görüşmelere başladık ve eğer bu görüşmeler olumlu sonuçlanırsa bu, Doğu Kürdistan siyasetini güçlendirecek bir temel olacak.”<br />

Kışanak´tan U dönüşü gibi ikinci petrol açıklaması

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/ikinci-petrol-aciklamasi-kisanak.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/ikinci-petrol-aciklamasi-kisanak.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> “Petrolden pay istiyoruz” sözleri Türk hükümet çevrelerinde tepkiyle karşılanan Gültan Kışanak´tan U dönüşü gibi açıklama: “Amacımız belediyeye kaynak bulmak” dedi.“Diyarbakır’da çıkan petrolden pay istiyoruz” ifadeleriyle çok tartışılan Dîyarbekîr Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “sözlerine açıklık getirdi”. Kentte çıkan petrolden pay verilmesinin, yerel imkânların kullanılmasına vesile olacak bir talep olduğunu ifade eden Kışanak, “ Kastettiğimiz şey şudur. Yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları arttı. Bu konuda ekonomik kaynakların artırılması gerektiği yönündeki bir taleptir” dedi. CHA´nın haberinin ayrıntısında şunlara yer verildi:”Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, Vali Mustafa Cahit Kıraç’a nezaket ziyaretinde bulundu. Ziyarette konuşan Kışanak, Büyükşehir Yasası’nda yeraltı, yerüstü zenginlikleri, kum ocağı ve taş ocaklarının merkezi hükümetin yetkisine bırakıldığını söyledi. Bunun eksik bir düzenleme olduğunu ifade eden Kışanak, “Bu kente ya da başka bir kentte İstanbul’da İzmir’de ya da Konya’da halkın seçtiği yerel yönetimlerin bu konuda bir iradesinin katılımı ve katkı payı alma hakkını ifade eden bir söylemdi. Böyle anlaşılması daha doğru diye ifade ediyorum” diye konuştu."

Şirnex katliamında 20 yılda bir pilot dahi tespit edilmedi!

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/tc-sirnex-katliami-kim-vurdu.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/tc-sirnex-katliami-kim-vurdu.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> TC devleti bir katliamı daha “kim vurduya “ getirip dosyayı kapattı. Şirnex'ın iki köyünde 20 yıl önce Türk ordusunca düzenlenen hava saldırısında katledilen 38 Kürd köylüsünün failleriyle ilgili yürütülen sözde soruşturma zamanaşımına uğratılarak sonuçlandırıldı. Radikal´den İsmail Saymaz´ın haberinde şunlara yer verildi: Şırnak'ta 1994 yılında iki köyün TSK’ya ait savaş uçakları tarafından bombalanarak 38 yurttaşın ölümüyle sonuçlanan katliamda zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verildi.Dosyanın yaklaşık bir ay önce ‘askeri suç’ kapsamında kendisine gönderildiğini kaydeden Genelkurmay Askeri Savcılığı, uçuş kayıtları belli olduğu halde operasyona katılan hiçbir pilotun ve subayın kimliğinin saptamadığını belirtti. Yalnızca, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’ndan gönderilen hava harekatı icra edilmesine ilişkin faksın üzerinde isimleri bulunan, dönemin komutanı Hasan Kundakçı ile üç subayın ifadesi alındı.<br /> <br /> <b> YETERİNCE TOPLANMADI</b><br /> <br /> Onlar da, 38 köylünün can verdiği katliamı ‘hatırlamadıklarını’ ileri sürdü. Askeri Savcılık, “zamanında olayın gerektiği şekilde soruşturulup delillerin yeterince toplanmadığı/toplanamadığı, olayın ve ceza sorumluluğu bulunan kişilerin tespitinin yapılmadığı/yapılamadığı, delillerin ortaya konmadığı/konamadığı, olay yerindeki tespitlerin yapılmadığı/yapılamadığı, tıbbi ve kriminal inceleme sonuçlarının bulunmadığını” itiraf ederek, zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verdi.<br /> <br /> <b> ' PKK YAPTI' DENİLMİŞTİ</b><br /> <br /> Şırnak’ta 26 Mart 1994’te yapılan hava operasyonu sırasında TSK’ya bağlı uçaklar Kuşkonar ve Koçağılı köylerine bomba atmış ve 38 köylü can vermişti. Uzun bir süre “PKK tarafından yapıldığı” iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutarlığı’nca 17 Şubat 2006’da gönderilen yazıda, bu tarihte Şırnak’ta herhangi bir askeri uçuş yapılmadığı belirtilmişti. Dosya 2007 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. Bu kez Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce 13 Şubat 2012’de gönderilen yazıda, yörede F4 savaş uçakları tarafından iki uçuş yapıldığı kaydedildi. Böylece TSK’nın savcılığa yanlış bilgi verdiği açığa çıkmıştı. Yapılan inceleme sonucunda, hava harekatı emrinin altında Adnan Karaardıç, İbrahim Erge ve Metin Hazar’ın isimlerinin olduğu, o tarihte Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanı’nın Hasan Kundakçı olduğu saptandı. Fakat operasyon icra emrini veren, operasyon isteğinde bulunan Şırnak’taki İç Güvenlik Komutanlığı’nda görevli askeri personelin, operasyonu icra eden pilotların, irtibat subaylarının, uçaklara öncülük eden ve operasyona katılan helikopter pilotlarının kimlikleri saptanamadı. Daha sonra dosya, eylem askeri suç kapsamına girdiği için 20 Şubat 2014’te 2. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderildi. Burası da dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na yolladı.<br /> <br /> <b> HİÇBİR KATLİAMI HATIRLAMIYORMUŞ</b><br /> <br /> Askeri savcılık, 26 Mart 1994 tarihli hava harekatı icra edilmesine yönelik faks mesaj formunu inceledi. Formda bir istihbaratla yerleri tespit edilen PKK’lılara yönelik bir operasyon yapılacağının, hedefin yakınındaki yerleşim birimlerinin boş olduğunun ve mutabakat sağlanmayan bölgelere taarruz edilemeyeceğininin yazılı olduğu anlaşıldı. Harekatta görevli subaylar saptanamazken, sadece o tarihte bölgede görevli bir helikopter pilotunun ifadesi alındı. Pilot da görev yaptığı dönemde böyle bir olaya şahit olmadığını iddia etti.<br /> <br /> Dönemin Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanı Hasan Kundakçı, şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde, “Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde ölümle sonuçlanan bir hadiseyi hatırlamadığını, bu tür bir olay olsa mutlaka haberinin olacağını ve olay mahalline gideceğini” iddia etti. Kundakçı, uçak ve helikopterler kullanarak hele hele sivil yerleşim yeri olan köylere bomba atmalarının mümkün olmadığını” söyledi. Faks mesaj formunda ismi bulunan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Adnan Karaardıç da “Olay tarihinde bölgede yapılacak harekatların OHAL Valisi ve harekattan sorumlu vali yardımcısının bilgilendirilmesi sonrasında gerçekleştirildiğini, görev yaptığı dönemde bu tür bir operasyon olup olmadığını hatırlamadığını” söyledi. Jandarma Asayiş Komutanlığı Karargahında Harekat Asayiş Şube Müdürü İbrahim Erge de “38 sivil vatandaşın öldüğüne dair bir bilginin kendisine ulaşmadığını, o dönemde görev yapan subaylardan sivillerin yaşadığı yerleşim yerinin bombalanmasını isteyecek birinin olduğunu zannetmediğini” anlattı. Plan Subayı Metin Hazar da “adı geçen köylere operasyon yapılıp yapılmadığını hatırlamadığını” savundu.<br /> <br /> <b> KATLİAM DEĞİLMİŞ</b><br /> <br /> Askeri Savcılık yürütülen soruşturma sonunda, “dosyadaki deliller itibarıyla zamanında olayın gerektiği şekilde soruşturulup delillerin yeterince toplanmadığı/toplanamadığı, maddi olayın ve ceza sorumluluğu bulunan kişilerin açık bir şekilde tespitinin yapılmadığı/yapılamadığı, maddi delillerin tam olarak ortaya konmadığı/konamadığı, olay yeri keşfinin ve olay yerindeki tespitlerin yapılmadığı/yapılamadığı, bu anlamda tıbbi ve kriminal inceleme sonuçlarının bulunmadığı” sonucuna vardı. Mağdurların çelişkili ifadeler verdiğini savunan savcılık, bölgede bir PKK saldırısı ihtimali ve halen can güvenliği riski olduğu için yerinde inceleme yapılamadığını, mezarlar açılıp cesetlerin incelenemediğini vurgulandı. Ayrıca “konuya ilişkin bilgi ve belge taleplerine ilgili yönerge uyarınca arşiv saklama sürelerinin dolmuş olması nedeniyle imha edildiği gerekçesiyle ulaşılamadığını” kaydetti. Askeri Savcılık, 19 yıl 11 ay sonra kendisine gelen dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler ile kendisi tarafından temin edilen belgeler kapsamında sorumluların tüm gerçekliğiyle ortaya konamadığını itiraf ederek, “Mevcut deliller ile kamu davası açılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki muhtemel oluşacak suçlar yönünden dava zamanaşımı değerlendirmesi yapılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır” dedi. Askeri Savcılık, “Söz konusu olayın Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait uçakların sivillerin bulunduğu yerleşim yerlerini kasten bombalaması sonucunda gerçekleştiğini gösteren hiçbir delil bulunmadığı, bu anlamda kasten adam öldürme suçundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını” savunarak, kastın aşılması suretiyle ölüme neden olma ile taksir veya ihmale dayalı suçlar yönünden de zamanaşımına girildiğini kaydetti.<br /> <br /> <b> AİHM MAHKUM ETMİŞTİ</b><br /> <br /> Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu katliama yönelik geçen yıl kasmı ayında Türkiye ’yi mahkum etmişti. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ‘yaşam hakkını, etkin soruşturma ve işkence’ ihlali suçlarını düzenleyen üç ayrı maddeden suçlu bulundu ve toplam 2 milyon 305 bin Euro manevi, 5 bin 700 Euro maddi tazminat ödenmesine karar verildi.<br /> <br /> <b> Elçi: Hukuki ahlaki sorumluluk nerede? </b><br /> <br /> Şırnak katliamında maktul yakınlarının avukatlığını üstlenen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, bu kararla birlikte devletin hukuki ve ahlaki sorumluluğu terk ettiğini ifade ederek, “Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere sivillerin savaş uçaklarının bombalaması sonucu öldürüldüğüne dair bir itilaf yok. Fakat kararda, ‘Biz 20 yıl boyunca gerekli soruşturmayı yapamadık ve failleri adaletin önüne çıkaramadık’ denip dosya kapatılıyor. Burada çok büyük bir sorumsuzluk ve hukuksuzluk var. Bu insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Hem AİHM kararlarına hem de uluslararası sözleşmelere göre devlet görevlilerinin sorumlu olduğu bu tür suçların zamanaşımına uğramaması gerekir. AİHM de şüphelilerin tespitini ve yargı önüne çıkarılmasını söylemişti. Bu yönüyle bir skandaldır” dedi. Yirmi yıl boyunca, operasyonda görev alanların kimliklerinin saptanamamış olmasına dikkat çeken Elçi, kararda, delillerin ortadan kaldırıldığı ve yok edildiğinin belirtildiğini vurguladı. Elçi, 2010 yılındaki referandumda bu türden suçların askeri yargı kapsamından çıkarıldığını da vurgulayarak, “Bu başka bir devlete karşı yapılmış bir eylem değildir. Sivil yerleşim birimleri hedef alınmıştır. Burada hem hükümetin hem de yargının samimi olmadığı görülüyor. Özellikle cezasızlık meselesinde, askeri ceza yasası hükümlerini devreye sokup koruma zırhı alıyorlar. Ama hükümete ilişkin bir mesele olduğunda sivil yargı devreye giriyor” dedi.“<br />

ABD: Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/dya-li-ser-serxwebuna-kurdistan.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/dya-li-ser-serxwebuna-kurdistan.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Bağdat yönetimiyle yaşanan son petrol gerginliği ve Bağdat´ın Kürdistan bütçesini kısmasının ardından “Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile merkezi yönetim arasındaki ilişki konfederalizme doğru gidiyor, bir sonraki adım bağımsız Kürdistan. Bağımsız Kürdistan devletinin kuruluşunun yaklaştığından eminim” ifadelerini kullanan Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yanıt geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, “Irak’ın toprak bütünlüğünün” korunması çağrısında bulundu.Başkan Barzani, kısa süre önce Baas rejiminin devrilmesinden bu yana geçen 11 yıl içerisinde Bağdat yönetiminin baskı, abluka ve ambargo ile Kürdistan siyasetini zora sokmak istediğini anlatmıştı. Barzani, “Federal anayasanın ihlali anlamına gelen bu politikalar Irak’taki halkların birarada yaşama isteğini de tehlikeye atıyor” demişti.<br /> <br /> <b>“DESTEĞİMİZ FEDERAL IRAK’A”</b><br /> <br /> Amerika’nın Sesi Radyosu’nun haberine göre; ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, günlük basın brifinginde Barzani’nin “Bağımsız Kürd devletinin kuruluşu yakın” diye açıklama yaptığını hatırlattı ve şu değerlendirmeyi yaptı: “Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalıdır. Federal, demokratik, çoğulcu ve birleşik Irak’a destek vermeye devam ediyoruz. Tüm taraflara da bu amaca yönelik birlikte çalışması çağrısında bulunuyoruz.”<br /> <br /> <b>Kökten değişiklik sinyali</b><br /> <br /> Bu arada Mesud Barzani dün Irakiye Fraksiyonu Başkanı İyad Allavi ile KRG başkanlık konutunda biraraya geldi. Irak’ın durumunun iyiye gitmediği konusunda hem fikir olan iki taraf; Irak’ta kökten bir değişikliğe gidilmesinin gerektiğini söyledi. <br />

Sakık'tan Buldan'a yanıt

$
0
0
<a href=http://www.dha.com.tr/newpics/news/170420141804468344352_2.jpg><img src=http://www.dha.com.tr/newpics/news/170420141804468344352_2.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> <b>Rizgarî Online/</b> "Grup Başkanvekilimiz Pervin Buldan ben yokken bir açıklama yapmış. Yani ben burada neyi söylediğimi çok iyi biliyorum, hatta burada gelirken kendisi de alkışladı. Sonra neyin değiştiğini bilmiyorum, bir miktar sosyal medyadaki fırtınalardan dolayı beni kollamak, korumak adına böyle bir şey. TBMM Genel Kurulu'nda TC´nin MİT kanunu görüşmelerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ekibini kutlayan Sırrı Sakık, "Ben sadece MİT'in bu barış görüşmelerinde göstermiş olduğu çabadan dolayı MİT'in bu çabasını önemsediğimi söyledim. Şimdi de aynı şekilde söylüyorum. Yoksa geçmişten bugüne kadar MİT'in karanlık işlerini, cinayetlerini, Kürtlere karşı, sosyalistlere karşı işlediği bütün cinayetleri biliyorum. Bu cinayetlerin bir an önce açığa çıkması için onlarca kez Meclis Araştırması önergeleri veren de biziz. Ama buna rağmen sanki biz MİT'ten yana bir tavır almışız. Bu MİT'in mağduruyum" dedi. "SANKİ BİZ MİT'TEN YANA BİR TAVIR ALMIŞIZ. BU MİT'İN MAĞDURUYUM"<br /> <br /> DHA´nın haberi:”Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerinde söz alan BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, kendisinin barış sevdalısı bir insan olduğunu belirterek, "Bakın, barış için nereye gittim? Ağrı'ya, Türkiye'nin en yoksul iline gittim. Demokratik siyasetin hayat bulması için gittim. Benim Ağrı'da ne işim var? Demokratik siyaset hayat bulsun ki bir daha bu topraklarda silahlar konuşmasın. Onun için gittim. Aynı akşam 'Kazandığım seçimi barış görüşmelerini sürdüren bütün aktörlere, Sayın Öcalan'a da armağan ediyorum.' dedim. Bu kadar barış sevdalısıyım ve aldığım seçimleri armağan ettim. Sonra, hilelerle karşılaştım. Sonra, ne oldu? Kazandığımız seçimler onlarca kez yenilendi. Buna rağmen sonuç değişmedi. Kent geriliyordu, ülke geriliyordu. Barış süreci için kalktım, kazandığım seçimi, bu kez bir dilekçe vererek İl Seçim Kuruluna, bu kent gerilmesin, barış süreci zarar görmesin, Türkiye yeniden bir çatışma ortamına sürüklenmesin diye kazandığımız seçimi bile barışa heba etmiş, feda etmiş bir gelenekten geliyorum. Aslında, bu kadar yürekli, bu kadar onurlu, barışa bu kadar özlem duyan insanların bu topraklarda barışı ne kadar büyütmeye çalıştığını görmeniz gerekirken ama ne yazık ki, televizyonlarda hakaretlere maruz kalıyoruz ve saldırıya maruz kalıyoruz ve söylediklerimiz anlaşılmıyor. Ben sadece MİT'in bu barış görüşmelerinde göstermiş olduğu çabadan dolayı MİT'in bu çabasını önemsediğimi söyledim, şimdi de aynı şekilde söylüyorum. Yoksa geçmişten bugüne kadar MİT'in karanlık işlerini, cinayetlerini, Kürtlere karşı, sosyalistlere karşı işlediği bütün cinayetleri biliyorum, bu cinayetlerin bir an önce açığa çıkması için onlarca kez Meclis araştırması önergeleri veren de biziz. Ama buna rağmen sanki biz MİT'ten yana bir tavır almışız. Bu MİT'in mağduruyum. 30 yıllık savaştan geliyorum, 30 yıllık savaşta bedel ödemiş aileler ne bedel ödemişse öyle bedel ödeye ödeye gelmişim, direne direne gelmişim, hiçbir yerde bir lütuf sonucu buralarda değilim, verdiğim mücadele sonucu buradayım. Ama artık biz yorulduk, sorunumuz yoruldu, barış ve kardeşlik bu topraklarda hayat bulmalıdır" dedi.<br /> <br /> <br /> "BEN BURADA NEYİ SÖYLEDİĞİMİ ÇOK İYİ BİLİYORUM"<br /> <br /> Sakık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz Kürtler bu pencereden bakıyoruz. Sizin tuzunuz kuru olabilir, sizin gözyaşlarınız olmayabilir, ama biz acı çekiyoruz, acılarımızın sonlanması lazım. Ve size dün de söyledim, keşke parlamento bu görevi yapmış olsaydı, keşke milletvekilleri, 4 siyasi partinin temsilcileri, bu görüşmelerde MİT değil de bizatihi parlamento görev almış olsaydı ve bu görüşmeleri bu Parlamento yapmış olsaydı. Ama parlamentonun yapmadığı bir görevi eğer MİT üstlenmişse ve MİT'in de bu barış sürecinde bir katkısı varsa, bu konuda hiçbir kompleksim de yoktur. Yanlış anlaşılmalardan dolayı, dün Grup Başkanvekilimiz Pervin Buldan ben yokken bir açıklama yapmış. Yani ben burada neyi söylediğimi çok iyi biliyorum, hatta burada gelirken kendisi de alkışladı. Sonra neyin değiştiğini bilmiyorum, bir miktar sosyal medyadaki fırtınalardan dolayı beni kollamak, korumak adına böyle bir şey."<br /> <br />

Kaya'dan İmralı ve Hakan Fidan´a gönderme...

$
0
0
<a href=http://www.haberler.com/haber-resimleri/943/kaya-ciller-olum-listesinde-ikinci-siradaydim-5921943_927_o.jpg><img src=http://www.haberler.com/haber-resimleri/943/kaya-ciller-olum-listesinde-ikinci-siradaydim-5921943_927_o.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> 21 yıllık siyasi sürgün hayatından sonra Türkiye´ye dönen Kürd siyasetçi Yaşar Kaya, "Çiller'in ölüm listesinde ikinci sıradaydım. Birinci sırada Behçet Cantürk vardı, öldürüldü." dedi.1994’te TC Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan, Partisi’nin (DEP) Genel Başkanı Yaşar Kaya, 21 yılın ardından Türkiye’ye döndü. Kaya döndükten sonraki ilk röportajında Türkiye´den ayrılmadan önce Tansu Çiller’in ölüm listesinde ikinci sırada olduğunu söyledi. Eski DEP Genel Başkanı Yaşar Kaya’nın Artı Bir televizyonundaki Canlı Gaste programında yayınlanan açıklamaları şöyle:<b> "ÇİLLER'İN ÖLÜM LİSTESİNDE İKİNCİYDİM"</b><br /> <br /> “20 sene öncesinin Türkiyesi ölümcüldü. Kimin ne zaman öldürüleceği ve nerden alınıp infaz edileceği, yollarda kurşunlanacağı belli değildi. 4 Eylül’de partimin Mehmet Zincirli’yi şehrin orta yerinde katlettiler, Batman’da.<br /> <br /> 16 Eylül’de beni tutukladılar. Tansu Çiller’in ölüm listesinden ikici sıradaydım. Birinci sıradaki adamı zaten öldürdüler. Behçet Cantürk vardı birinci sırada listede. Biz böyle bir Türkiye bırakarak gittik.<br /> <br /> Biz barış sürecine katıda bulunacağız. Politika iyi bir yere doğru gidiyor. Almanya’ya iltica ettik. Bir partinin Genel Başkanı iltica etti. Bu tarihte görülmedi. “<br /> <br /> <b> "SİYASET İÇİN TEKLİF BEKLEMİYORUM"</b><br /> <br /> “Ben dışarı çıkınca, el birliği ile sürgünde Kürdistan Parlamentosu diye bir Parlamento kurduk. Bugünkü duruşmam onunla ilgiliydi. Kürdistan Parlamentosu 1995’te Lahey’de kuruldu. Ve 1999’a kadar devam etti. Kürdistan Parlamentosu’na silahlı örgüt demeye kargalar güler.<br /> <br /> Siyaseti izliyorum. Bakalım genel seçimler neyi gösterecek. Ben aktif siyasete katılmak için bir teklif beklemiyorum. Önce ülkemin realitesi nereye gidiyor. Onu görmem lazım.”<br /> <br /> <b> "SIRRI SAKIK SAPIK SAPIK ŞEYLER SÖYLÜYOR"</b><br /> <br /> (Sırrı Sakık’ın Hakan Fidan’ı tebrik ettiği açıklaması hakkında) “Politikacılar politika yapar, sapıklar sapık şeyleri söyler. Kürt politikası İmralı’dan Hakan Fidan eli ile yürütülüyorsa bu dehşet verici bir şey. Kürtlerin, o zaman demektir ki, sahibi yok, politikası yok, parlamentoda ayağı yok.<br /> <br /> Öcalan’ın sorunun muhatabı değil mi onu bilemiyorum. O biraz onları ilgilendiriyor. Biz bu süreçte barıştan yanayız. Barışın gelmesini arzu ediyoruz. Orta Doğu’da silahlı mücadelenin kıymeti Harbiye kalmadığını söylüyoruz. Bu işe siyaset ile demokrasi ile çözülecekse herkesin destek vermesi lazım.”<br /> <br /> <b> "GELİŞİMİN DEVLETLE ALAKASI YOK"</b><br /> <br /> “Benim gelişimin hükümetle devletle ilgisi yok. Yargılandığım mahkeme Türkiye’ye giriş yasağımı kaldırdı. Ben de geldim. Hedeflerim var, Diyarbakır il başkanı olan Vedat Aydemir’in mezarına gideceğim. Ben gerçekten çok istirahat etmek istiyorum. “<br />

Daxuyanîya çapemenîyê ya pêşangeha 'Qêrîna Heftreng'

$
0
0
<img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/nevin-gungor-resan-nesrin.serwan.jpg" width="140" height="84"/>Min xwest ez wek jinekê, wek kurdekê bindestî, hêsîrî, tirs û bêzimaniya xwe ya ku bi sedan sal e didome bi coşa rengan nîşanî gel bidim. Min hewl da ku ez xem û huzna di evîn, hêvî û kulîlkên nûbişkivî de veşartî, parve bikim.Li ser vê axa qedîm a cîhanê ku deng, awaz, ziman, helbest, stran û evîn hatine qedexekirin, min jî xwest ku ez bi wêneyên xwe di vê meşa birûmet de cihê xwe bigirim. <br />    <br /> Me dît ku deng û qêrînên me di wijdana tozgirtî ya mirovahiyê de cihê xwe nagire.<br /> <br /> Em ê ji bo azadiyê, ji bo dahatûyê sekn û meşa xwe bi hukmê deng, gotin û rengan li her derê bidin nîşan.<br /> <br /> Me ev mîras ji Baba Tahirê Uryan, Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanî, Evdalê Zeynikê, Memdûh Selîm Beg, Meyrem Xan û Karapetê Xaço ragirtiye ser milê xwe. Em ê dev ji vê berxwedana xwe bernedin û her wiha teslîmî nifşa ayende bikin.<br /> <br /> Ev nêrîna ku ji mêjûyeke kûr û qedîm rih girtiye û heya roja me ya îro hatiye, li hember ziwabûn, bêtevgeriya di ruhê me de û li hember rola ku kesên din dane me, serhildanek e. Ev tevgereke pakkirin û xweşikkirina mirovatiya di hundurê me de ye. <br />  <br /> xxx<br />  <br /> Huner; di ber xûy û adetên klasîk de xwe ji nû ve derxistiye li ser dezgeha dahênanê, pêşketinê û geşedanê.<br /> <br /> Di berxwedana mirovî de huner koka xwe ji berê girtiye û her ku çûye payeya xwe zêde kiriye û di vê berxwedanê de cihê xwe jî girtiye.<br /> <br /> Huner piştgirî daye mirovayetiyê û kiriye ku nêrîneke estetîkî ya mîrovî çêbe.<br /> <br /> Di pêkhatina exlaq û wijdana hevpar a mirovayetiyê de muzîk, wêne, peyker, helbest her yek ji van enstrumaneke girîng e.<br /> <br /> Heke nakokî, pevçûn, êş, şer û cudahiyên di nava civakê de nebûna, dibe ku huner û hunermend derneketibana vê meşa birûmet.<br /> <br /> Edalet, heq û wekhevî bûye sedema hebûna hunerê.<br /> <br /> Ji ber vê yekê jî her gav bi hêz, otorîte û serdestan re ketiye nav nakokiyê.<br /> <br /> An xwestine ku hunerê dîl bigirin an jî rêya wê ya pêşketinê bixitimînin.<br /> <br /> Huner her gav li pey çareserî û rêya xelasbûnê bûye.<br /> <br /> Xetên hunerê yên ku eşkere bûne, pişta xwe dane jiyan, adet, karakter, derûniyet û rewşa aborî ya gel. <br /> <br /> Bi vê mebestê jî huner bûye reng û neqşa civaka ku tê de hebûna xwe dîtiye.<br /> Hunera netewî, heleqeke girîng a hunera gerdûnî ye.<br /> <br /> Yek ji kêmasiya van xeleqan, ji bo mirovayetiyê û dahatûyê dibe pirsgirêkeke mezin.<br /> <br /> Karê esil yê huner û hunermend, ne tişta ku nayê zanîn, tişta ku tê înkarkirin, veşartin, xefkirin derxe li ser rûyê erdê. Bêyî ku serxwebûna xwe ji dest bide, meseleyên ku derdikevin holê bi awayekî durust binirxîne.<br /> <br /> Divê derdekî wan ê ku bibe peyrewê kesek û cihek jî nebe.<br /> <br /> Tişta ku hunerê eleqedar dike bi tenê heqîqet e.<br />  <br /> <b>Nevin Güngör Reşan</b><br /> nevingungorr@yahoo.com.tr<br /> 0536 587 59 15<br /> <br /> <center><img hspace="4" alt="" align="" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/nevin-gungor-pesengeh-merdin.jpg" width="620" height="870"/></center><br /> <br /> <b>NEVÎN GÜNGÖR REŞAN</b><br /> <br /> Di sala 1965an de li Sêwerega navçeya Rihayê hate dinê. Dibistana seretayî li Sêweregê, dibistana navîn jî li Stenbolê xwend. Du salan di warê &#8220;Stîlîstîk&#8221;ê de perwerde dît. Neh salan di vî warî de xebitî. Di sala 1996an de dest bi wênexêziyê kir. Pêşangeha li ser navê xwe cara yekem li Stenbolê li dar xist. Piştre li bajarên wek Diyarbekir, Riha, Hekkarî, Wan, Dêrsim û Berlînê jî pêşangeh li dar xistin. Bi hunermendên cuda re beşdarê gelek pêşangehên hevpar bû. Di sala 2008an de xebata wê ya bi navê &#8220;Navdarên Kurd&#8221; ku ji 111 portreyan pêk tê li bajarên wek Diyarbekir, Êlih, Bêşirî, Wêranşarê di pêşangehan de hatin nîşandan. Ev xebat di weşanxaneya Dozê de wek kitêb çap bû. Hê jî xebatên wê yên li ser jînenîgariyên jinên Kurd di rojnameyên kurdan de didomin. Zewicî ye û dêya zarokekî ye. Vê gavê li Stenbolê dijî. Karê xwe yê hunerê li ser çîrokên jiyanên nû didomîne.<br />

Bağımsız Kürdistan için geri sayım

$
0
0
<img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/bagimsiz-kurdistan-geri-sayim.jpg" width="130" height="98"/><b>Çetin Çeko /</b> Son üç yıl öncesine kadar Güney Kürdistan hareketi liderlerine neden 'bağımsız Kürdistan' istemedikleri sorulduğunda şu cevabı verirlerdi: 'Hangi Kürdün kalbinde bağımsız Kürdistan yok ki!' Aradan geçen bu süre zarfında 'kalpteki Kürdistan' artık beyinlerde ve reel siyaset sahnesinde biçimlenmeye başladı. Başta Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Mesud Barzani olmak üzere, Güney Kürdistanlı liderler, yüksek sesle 'bağımsız Kürdistan'ın zamanının geldiğini dilendiriyorlar.Gerekçe olarak Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile Bağdat arasında başta petrol anlaşmaları, bütçe, sorunlu bölgeler ve güvenlik konularına ilişkin sürdürülen müzakerelerde bir sonuca varılamaması. Kürdistanlı yetkililer, Irak&#8217;taki federe sistemin sorunların çözümünde yeterli olmadığı, var olan sistemin çöktüğü kanaatindeler.<br /> <br /> Hewler (Erbil), Bağdat ile mevcut sorunların giderilmesinde iki alternatifin kaldığını açık olarak deklare ediyor. Bu iki alternatif ya konfederal sistem ya da bağımsız Kürdistan. Genel kanı konfederal sistemin Hewler ile Bağdat arasındaki son hamlenin olduğu yönünde ve bu hamlenin sorunlara çözüm olacağı ise tartışmalı. İster konfederal, ister federal sistem olsun Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile Bağdat arasında sorunların çözümünün oldukça zor olduğu, çözümün Kürdistan&#8217;ın bağımsız bir devlete kavuşmasıyla ancak çözülebileceği tezi Kürtler arasında ve uluslararası düzeyde hızla kuvvetleniyor.<br /> <br /> Kürdistan hükümeti, Bağdat ile sorunların çözümüne ilişkin bütün alternatifleri tek tek deniyor. Yol ayrımına gelindiği zaman gerek Irak&#8217;a karşı olsun, gerekse uluslararası düzeyde elini kuvvetlendirmek için, denenmeyen hiçbir yolun, masaya yatırılmayan hiçbir konunun olmadığı stratejisini izliyor.<br /> <br /> Şunun altını çizmek gerekir ki, Kürdistan Bölgesi ile Irak merkezi hükümeti arasındaki sorunların özü idari anlaşmazlıklardan değil, ulusal ve coğrafik sorunlardan kaynaklanıyor. Ayrıca Bağdat&#8217;ın BAAS&#8217;tan kısmi devir aldığı geleneksel Kürt siyasetinden vazgeçmemesi, Irak&#8217;ın içinde bulunduğu politik kaos ve iç iktidar mücadelesi kısa vadede herhangi bir mutabakata varılacağına işaret etmiyor.<br /> <br /> Kürtlerin, Araplarla eşit haklar ve sorumluluklar çerçevesinde yaşamadıkları takdirde, kendi geleceklerini belirlemelerinin evrensel bir hak olduğunu tartışmaya açmaya bile gerek yok. Aynı şekilde &#8220;ulus devletler çağını doldurmuştur&#8221; tezinin Kürtler için bir anlam ve ifadesi de yok. Son yüz yıldır Kürtler, Kürdistan&#8217;ı paylaşan ve sömürgeleştiren devletleri dönüştürmeye ve bu devletlerin eşit haklara sahip uluslarından biri olmaya çalıştılar. Ama bu tek yanlı çaba ve ısrar bir sonuç vermiyor. <br /> <br /> Ekonomik açıdan ise, Kürdistan&#8217;daki zengin petrol ve doğal gaz yataklarının çıkarımı, transferi ve satışı başlı başına Kürdistan için geniş bir idari özerkliği ve uluslararası düzeyde ilişkileri gerektiriyor. Şuan ki mevcut sistem tartışmalı olmakla beraber, Bağdat bu özerkliği Kürtlerin elinden almaya, kendini tek karar verici otorite olarak dayatmaya çalışıyor. Bunca ödenen bedel, yaşanan deneyim ve çıkarılan tarihsel derslerden sonra, Kürtlerden bunu kabullenmelerini beklemek gerçekçi değil.<br /> <br /> Bu açıdan bölgeyi yakından takip eden gerek Kürdistanlı ve gerekse yabancı siyasi analizciler önümüzdeki beş ile on beş yıl içinde Güney Kürdistan&#8217;ın bağımsızlık ilanını kaçınılmaz görüyorlar. Kürdistanlı yetkililerin bağımsızlığa vurgu yapan demeçlerine eskiden Bağdat, Ankara, Tahran ve Şam&#8217;dan sert tepkiler gelirdi. Artık bu türden tepkiler eskiye nazaran azalmış durumda. Daha doğrusu adı geçen başkentler, Irak&#8217;ın toprak birliğini yalnızca birer temenni olarak vurgulamak zorunda kalıyorlar. Her dört sömürgeci devlet de sürdürdükleri Kürt ve Kürdistan siyasetlerinin iflas ettiğini, bundan sonra Kürtleri mevcut statükoyla kendi siyasi sınırlar içinde tutamayacaklarını çoktan kavramış durumdalar.<br /> <br /> Ankara, Tahran, Şam, Washington, Bürüksel, Moskova ve Pekin, Kürdistan Bölgesi&#8217;nin er veya geç Irak&#8217;tan ayırılacağını biliyorlar. Bağdat ise, Kürtlerin Irak&#8217;tan ayrılacaklarını, fakat ayrılığın hangi şartlarda kabullenileceği eksersizleri yapmakla meşgul gözüküyor. Kısaca var olan filli ve meşru duruma ad koymak gerekiyor.<br /> <br /> <b>Kürdistan&#8217;ın coğrafik bütünlüğü</b><br /> <br /> Bu konuda üç senaryodan söz edilmekte. Birincisi; Kısa vadede Kürdistan Bölgesi Hükümeti bağımsızlık söylemini aktif tutarak Bağdat&#8217;ı konfedere sisteme razı ettirmek. Yani iki devletten oluşan bir birliktelik kurmak, menfaatlerde bir çatışmanın meydana gelmesi durumunda ise sorunsuz ayrılmak.<br /> <br /> İkincisi: Bağdat&#8217;ın konfederal yapıyı kabul etmemesi durumunda Kürdistan Bölgesi Hükümeti&#8217;nin şu an için kontrol ettiği Duhok, Hewler ve Süleymaniye sınırlarını kabul ederek ayrılması. <br /> <br /> Üçüncüsü: Kürdistan&#8217;ın coğrafik sınırları içinde kalan, ama Kürdistan hükümetinin siyasi sınırları içinde olmayan, Kerkük, Ninova ve Hanekin başta olmak üzere tartışmalı bölgeleri alarak Kürdistan&#8217;ın Irak&#8217;tan ayrılması.<br /> <br /> Bilindiği üzere 11 Mart 1970 tarihli otonomi anlaşmasının hayat bulmamasının iki önemli nedeni vardı. Birincisi, Bağdat&#8217;ın otonomi anlaşması maddelerine uymaması, ikincisi Kerkük, Ninova ve Hanekin'i Kürdistan sınırları dışında tutulması. Her iki sorun, Güney Kürdistan hareketi ile Irak BAAS rejimi arasında köprülerin yıkılmasına ve silahlı çatışmaların tekrardan başlamasına neden olmuştu. <br /> <br /> Güney Kürdistanlı siyasal güçler, 2003 Irak operasyonu öncesi Çokuluslu Koalisyon Güçleriyle yaptıkları görüşmelerde şu noktalar üzerinde anlaştılar: Irak&#8217;ta oluşturulacak sistemin federal, çoğulcu, demokratik, etnik ve dini azınlıklara saygı temeline dayanması. Gelecekteki Kürt otonomisi, Kerkük ile Musul&#8217;dan Suriye sınırına kadar genişleyen Sincar bölgesini kapsaması. Ayrıca ne Türkiye ne de İran&#8217;ın, Irak&#8217;ın içişlerine müdahale için durumdan faydalanmaması.<br /> <br /> Genel anlamda dört parçadaki Kürt hareketinin yirmi birinci yüzyıl siyaseti, -<i>ideolojik ve programatik erozyonlara rağmen</i>-, Kürtlerin ve Kürdistan&#8217;ın ulusal ve coğrafik birlikteliğinin sağlanması üzerine inşa edilmeye çalışıldığını düşünürsek, Kürtler açısından bu bölgelerin Irak&#8217;a bırakılması olası gözükmüyor. <br /> <br /> Bilindiği üzere Kürdistan Bölgesi peşmerge güçleri ile Irak ordusu birçok kez çatışma noktasına geldi. Kürdistan&#8217;ın bağımsızlık ilanı karşısında Bağdat&#8217;ın Kürdistan&#8217;a saldırısı, Ortadoğu&#8217;da bugüne kadar yaşanmamış geniş çaplı bir kaosun yaşanması anlamına gelir. Hiç kimse bunu ne düşünmek ne de telaffuz etmek istemez. Mevcut ayrılığın savaşla değil, diyalog ve barışçıl yöntemlerle olması yönünde Kürtler hem fikirler. Ama Kürtlere savaşmaktan başka bir yol bırakılmazsa, Kürt gençlerinin akacak kanın, yalnızca bağımsız bir Kürdistan için akacağı, bizzat Mesud Barzani tarafından dile getirilmekte.<br /> <br /> <b>Bağımsız Kürdistan yolunda Türkiye ve Suriye siyaseti</b><br /> <br /> Dikkatlice incelersek Kürdistan Bölgesi Hükümeti&#8217;nin son iki yıldır Türkiye ve Suriye siyaseti, olası konfedere veya bağımsızlık ilanı çerçevesinde örülmeye çalışıyor. Bunun başarılı olup olmayacağını süreç içinde göreceğiz.<br /> <br /> Şimdilik Türkiye ile Kürdistan Bölgesi Hükümeti arasındaki başta enerji konuları olmak üzere ekonomik ve siyasi ilişkiler, Güney Kürdistan&#8217;ın Bağdat&#8217;a, Tahran&#8217;a ve Washington&#8217;a karşı elini rahatlatan bir seyirde devam ediyor. Bu yakınlaşmayı Türkiye&#8217;nin bağımsız Kürdistan&#8217;ın kabulü olarak okuyanlar olmakla beraber, Türk devletinin Kuzey Kürdistan siyaseti göz önüne alındığında mevcut ilişkinin varacağı noktanın mutlu sonla bitmeyeceği tespitini yapan geniş bir kesim de var. Ayrıca hala hafızlardan silinmeyen İran&#8217;ın 1974 yılında Güney Kürdistan hareketine vurduğu darbeye benzer bir tavır, olası bağımsızlık ilanı karşısında Türkiye ve İran&#8217;ın koymaları ihtimaller dahilindedir.<br /> <br /> Bu açıdan Batı Kürdistan&#8217;da (Suriye Kürdistanı) Kürt halkının elde edeceği kazanımlar, Güney Kürdistan&#8217;ın konfedere ve bağımsızlığı yönünde atacağı adımda stratejik öneme sahip. Güney Kürdistan bu öneme göre hareket ederken, diğer üç parçadaki Kürt hareketinin Güney&#8217;in konfederal veya bağımsızlık ilanına ne kadar hazırlıklı ve dayanışma içinde olduğu ise ayrı bir soru işareti olarak önümüzde durmakta.<br /> <br /> ABD eski Hırvatistan Elçisi, Irak Anayasası&#8217;nın yazımında görev alan ve Demokrat Parti üyesi Peter Galbraith, geçen yıl Rudaw gazetesine verdiği mülakatta &#8220;ABD&#8217;nin bağımsız Kürdistan&#8217;a yaklaşımı ne olur?&#8221; sorusuna şu cevabı vermişti: &#8220;ABD genellikle statükoyu destekler ve ayrılma muhtemelen gerçekleşene kadar da desteklemeyecektir. Bu gerçekleştiğinde ise Kürdistan&#8217;ın bağımsızlığını kabul etmekten gayri bir seçeneği olmayacaktır.&#8221;<br /> <br /> ABD&#8217;ye benzer tavrı Brüksel, Moskova ve Pekin&#8217;in koyması muhtemel gözüküyor. Batı&#8217;nın ve Doğu&#8217;nun enerji alanında Kürdistan&#8217;a yaptıkları yatırımlar öncesi, bölgede statü değişikliği olabileceği hesabını yaptıkları çok da zor olmayan bir tahmin olsa gerek. Ayrıca Kürdistan&#8217;ın parçalarına tahakküm eden bölge devletlerinin Kürdistan&#8217;ın bağımsızlığına karşı tavırları, Kosova&#8217;nın tanınmasına benzer uluslararası düzeyde bir kamplaşmaya benzemeyeceğini gösteriyor. Çünkü Batı ve Doğu blokunun Kürdistan&#8217;daki karma enerji yatırım ve ilgileri bu yorumu kuvvetlendiriyor.<br /> <br /> 30 Nisan&#8217;da yapılacak olan Irak Genel Seçimlerini, Kürdistanlı yetkililer sorunların çözümünde önemli bir şans olarak ifade ediyorlar. Herkes biliyor ki, bu ifade ritüel bir söylemden öteye gitmiyor. Araplar, Kürt bir Cumhurbaşkanı&#8217;nın Irak&#8217;ın bütünlüğü açısından önemli olduğunu bildikleri için bu makamı Kürtlere bırakmakta tereddüt etmediler. Celal Talabani&#8217;nin Irak&#8217;ın bütünlüğü konusunda birlikçi tavrı ise öteden beri biliniyor. Talabani&#8217;nin sağlık sorunlarından dolayı politik sahneden çekilmesi ardından, Irak&#8217;ın birliğinden bahseden bir Kürt politikacısı yok gibi.<br /> <br /> Nuri El Maliki muhalifleri, Irak&#8217;ın siyasal ve toprak birliğini sürdürmesi için Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani&#8217;nin Irak Cumhurbaşkanı olmasını öneriyorlar. Barzani&#8217;nin Irak Cumhurbaşkanlığı&#8217;nı kabul etmesini çok düşük bir ihtimal olarak değerlendirmek gerekir. Ama bu teklifi Kürtler, Irak&#8217;ın federe bir yapıdan konfedere sisteme geçmesi için koz olarak kullanabilirler.<br /> <br /> Kısaca Güney Kürdistan&#8217;ın kısa vadede konfedere bir devlete, daha sonra ise bağımsız bir devlete doğru yol aldığını söyleyebiliriz.<br /> <br /> twitter@cetin_ceko

‘Petrola Kurdistanê dikeve bazara cîhanê’

$
0
0
<img hspace="4" alt="" align="left" src="http://rizgari.com/images/wenenuce/petrola-kurdistan-dikeve-bazare-cihane.jpg" width="140" height="84"/>Wezîrê Enerjiyê yê Tirkiyê Taner Yildiz armanca serdana Serokwezîrê Herêma Kurdistanê Nêçîrvan Barzanî bo Enqerê eşkere kir û got: &#8216;Petrola Herêma Kurdistanê bo bazara cîhanê tê şandin.&#8217;Wezîrê Enerjiyê Taner Yildiz di civîneke çapemeniyê de qala serdana Serokwezîr Nêçîrvan Barzanî bo Tirkiyê û firotina petrola Kurdistanê bo bazara cîhanê kir û wiha axifî: &#8216;&#8217;Serdana Serokwezîrê Herêma Kurdistanê Nêçîrvan Barzanî bo Tirkiyê û civîna wî ligel Serokwezîrê Tirkiyê Recep Tayyip Erdogan gelekî erênî birêve çû.&#8217;&#8216;<br /> <br /> Yildiz bibîr xist ku berî niha Wezîrê Petrola İraqê Ebdulkerîm Luxêbî serdana Tirkiyê kiriye û wiha pêde çû: &#8216;&#8217;Rojane nêzîka 100 hezar petrola Herêma Kurdistanê tê hinardekirin û dahata-hatina wê jî diçe ser budceya İraqê.&#8217;&#8216;<br /> <br /> Yildiz wiha dirêjî bi axaftina xwe da: &#8216;&#8217;Barzanî û Wezîrê Çavkaniyên Xwezayî Aştî Hewramî li ser şandina petrola herêmê kar dikin. Eger rêjeya hinardekirina petrola herêmê zêdeyî 100 hezar bermîl be, ya ji sedî zêdetir dibe dahata Herêma Kurdistanê. Em hemû dizanin ku evna pirsgirêkeke navbera Hewlêr û Bexdayê ye. Evna jî yek ji wan rêyan e ku bandorê li normalbûna rewşa ewlekariyê û dahata İraqê dike.&#8217;&#8216;<br /> <br /> Wezîrê Enerjiyê yê Tirkiyê Taner Yildiz axaftina xwe wiha qedand: &#8216;&#8217;Aramî li navçeyê gelekî girûng e. Her roj di manşetên rojnameyên me de kuştina bi dehan İraqê belav dibe. Petrola Herêma Kurdistanê li bazara cîhanê dibe xwediyê cihekî girîng.&#8217;&#8216;<br /> <i>aa</i>

Fon paralarını sordular

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/ab-fonlarin-akibetini-sordu.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/ab-fonlarin-akibetini-sordu.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> AB fonlarının usulsüz kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili Avrupa Parlamentosu'na soru önergesi verildi. AB’li vekiller Andrew Duff ve Marietje Schaake, Türkiye’nin kullandığı AB fonlarıyla ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin önergeyi AB Komisyonu’na sundu. Vekiller ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarını hatırlattı.Türk medyasının kaydettiğine göre,“Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi iki siyasetçi, Türkiye’ye verilen AB fonlarının akıbetini sordu. AP Liberal Grup üyesi Hollanda milletvekili Marietje Schaake ile İngiliz milletvekili Andrew Duff, yürütme organı AB Komisyonu’na yolsuzluk iddialarına dair bir soru önergesi verdi. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları gölgesinde geçen mahalli seçimlerin ardından gündeme getirilmesi dikkat çeken önergede, Erasmus fonlarına yönelik başlatılan soruşturmayla ilgili gelişmeler soruluyor. Türkiye’ye verilen diğer AB fonlarına ilişkin de herhangi bir usulsüzlük ya da yolsuzluk yapıldığına dair endişeler olup olmadığı gündeme getiriliyor.<br /> <br /> Aralıktan bu yana yaşananların hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı konusunda Türk toplumunda derin ayrışmaları gün yüzüne çıkardığına işaret eden iki Liberal parlamenter son mahalli seçimlerin hile iddiaları yüzünden lekelendiğini söyledi. Birçok üst düzey yetkilinin yolsuzluk skandalına bulaştığına işaret eden Duff ve Schaake Türkiye’nin AB üyeliği yolunda yapması gereken reformlar için Katılım Öncesi Mali Yardım (IPA) ve diğer fonlardan istifade ettiğine dikkat çekti. Mart ayında Erasmus programına ilişkin usulsüzlük iddiaları üzerine AB Komisyonu’nun bir denetleme süreci başlattığına işaret eden Liberal milletvekilleri cevaplanması talebiyle 7 soru sıraladı.<br /> <br /> Erasmus fonlarına yönelik başlatılan soruşturmayla ilgili gelişmeleri soran önerge, Türkiye’ye verilen diğer AB fonlarına ilişkin de herhangi bir usulsüzlük ya da yolsuzluk yapıldığına dair endişeler olup olmadığını, Brüksel’in bütün AB fonlarının kullanımına yönelik herhangi bir denetleme süreci başlatıp başlatmayacağını gündeme getiriyor. AB fonlarındaki herhangi bir yolsuzluğun Türkiye’nin ulaşmaya çalıştığı demokratik hedeflerin tam tersi olduğuna işaret eden önerge, AB Komisyonu’nun ülkedeki mevcut durumu nasıl değerlendirdiğini de soruyor.<br /> <br /> AB Komisyonu, 10 Nisan’da yaptığı açıklamada Erasmus’a ilişkin yapılan ilk incelemelerde herhangi bir usulsüzlüğe rastlamadığını ancak nihai karar için son raporu beklediğini açıklamıştı.<br /> <br /> AB hükümetin 17 Aralık’tan bu yana yürüttüğü icraatlarını sert şekilde eleştiriyor. Bazı AP üyeleri üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısı yapıyor. Ancak Fransa ve Rum Kesimi yüzünden müzakere süreci zaten donmuş bulunuyor.“<br />

Gül gelecek planı hakkında konuştu

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/gul-gelecek-plani-hakkinda-konustu.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/gul-gelecek-plani-hakkinda-konustu.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gelecekle ilgili siyaset planı olmadığını söyledi Çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere Kütahya'ya gelen Gül, valilik önünde yaklaşık 300 kişi tarafında karşılandı. Gül kendisini yağmur altında bekleyenleri selamlayıp valilik girişinde kısa bir konuşma yaptı. Abdullah Gül daha sonra valilik makamında basın mensuplarının çeşitli sorularını yanıtladı.Taraf´ın kaydettiğine göre,”Gül, bir gazetecinin Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Köşk'e çıkarsam tam yetkiyi kullanırım" açıklamasını da hatırlatarak, kendisinin bu konudaki değerlendirmesini sorması üzerine şöyle dedi:<br /> <br /> "Tabi mahalli seçimler bittikten sonra gündemimizdeki konunun cumhurbaşkanlığı seçimi olacağı gayet açıktı. Türkiye gibi açık bir toplumun olduğu, herkesin katılımcı bir şekilde görüşlerini ifade ettiği bir ülkede bunu tartışmaktan daha tabi bir şey olamaz. Önümüzdeki konu budur, konuşulacaktır. Sayın Başbakan ve benimle ilgili konular söz konusu olduğunda, bir araya gelip bunları konuşacağımızı, görüşeceğimizi zaten söyledik. Gördüğünüz gibi çeşitli istişareler, çeşitli temayül çalışmaları yapılıyor. Bunlar bütün seçimlerden önce, kararlar verilmeden önce yapılan şeylerdir. Biz de bir araya geldiğimizde konuşup bunları neticelendireceğiz. Tabii ki cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili adaylar netleştikten sonra başka bir süreç başlayacaktır."<br /> <br /> <b> 'GÖREVLERİ ŞEREFLE YERİNE GETİRDİM'</b><br /> <br /> Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendi adıyla ilgili çeşitli tartışmalar, spekülasyonlar yapıldığını da hatırlatarak açıklamasını şöyle sürdürdü:<br /> "Ben devletin bütün kademelerinde devletimize hizmet ettim, büyük bir şerefle bu görevleri yerine getirdim ve bundan büyük bir gurur da söz konusu olamaz. Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim. Çünkü bakıyorum, birçok spekülasyonlar birçok şeyler söyleniyor. Günü geldikçe bunlar daha çok konuşulacaktır, tartışılacaktır. Ama bunun da bilinmesini arzu ederim."<br /> <br /> <b> PUTİN- MEDYEDEV MODELİ</b><br /> <br /> Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin Putin ile Medvedev formülü ile ilgili yönelttiği soruya ise, "Ben onları doğrusu, bu şekilde demokrasiye çok yakışan bir uygulama olduğu kanaatinde değilim. Bugünkü şartlar içinde düşüncemi söylemiş oldum" yanıtını verdi.<br /> <br /> <b> "ARKADAŞLARLA KARARA VARACAĞIZ"</b><br /> <br /> Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olup olmadığı konusundaki soru üzerine de "Onu da gayet açık bir şekilde söyledim. Bugün Cumhurbaşkanı olduğum için bazı konuları açık konuşmak beni sınırlıyor. Ama şu bir gerçek ki ben bağımsız bir şekilde siyasete girmiş veya Cumhurbaşkanı olmuş bir insan değilim. Dolayısıyla muhakkak bunu arkadaşlarımızla konuşacağımızı, tartışacağımızı ve neticede hep beraber bir karara varacağımızı ve bunu da kendi aramızda konuşarak halledeceğimizi daha önce de söylemiştim" dedi.”<br /> <br /> <b> Erdoğan’dan Gül'ün 'Siyasi planım yok' sözüne yanıt</b><br /> <br /> Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gül'ün 'Siyasi planım yok' şeklinde açıklamasıyla ilgili "Cumhurbaşkanı'yla konuşmadan bir şey söyleyemem" dedi<br /> <br /> Erdoğan, AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.<br /> <br /> ntvmsnbc.com’un haberine göre “seçim barajına alternatif olarak "dar bölge" çalışmasını yaptırdığını söyleyen Erdoğan, "Barajı tamamen kaldırıp, bu şekilde bir çalışma yapıyoruz. Muhalefet bir yandan 'Barajlar azaltılsın' diyor, 'hodri meydan' deyip şu anda çalışmayı yaptırıyorum. Similasyonlar vesaireler bittikten sonra dar bölge sistemini Meclis'e getirebiliriz" diye konuştu.<br /> <br /> Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül'ün, "Mevcut siyasi koşullarda gelecekle ilgili bir siyaset planım yok" sözleriyle ilgili sorulan soruya ise "Cumhurbaşkanı'yla konuşmadan bir şey söyleyemem" yanıtını verdi.”<br />

BDP'nin Milletvekilleri, HDP'ye katılma kararı aldı

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/bdp-hdp-ye-katildi.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/bdp-hdp-ye-katildi.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> Barış ve Demokrasi Partisi milletvekilleri, Halkın Demokratik Partisi'ne katılma kararı aldı.BDP ve HDP´nin milletvekilleri, BDP grubunun HDP’ye katılması konusunu görüşmek için BDP Genel Merkezi’nde toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda BDPli milletvekillerinin HDP’ye katılması kararı alındı. ANF´de yer alan habere göre, HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, BDP'li vekillerin HDP'ye katılımı noktasında her iki partinin ortaklaştığını ve bu sürecin en kısa zamanda gerçekleşeceğini belirtti. HDP'nin bu yeni sürecinin tüm Türkiye'yi ve dünyayı ilgilendirdiğini dile getiren Kürkçü, "Toplumun tamamının gelecek tercihi olacağız. Bu noktada ortak bir mutabakata vardık. Sahici bir adım atıyoruz" dedi. BDP ve HDP milletvekilleri, BDP’li vekillerin HDP’ye katılmasıyla ilgili olarak BDP Genel merkezinde bir araya geldi. Katılımın yanı sıra son siyasal gelişmelerin de ele alındığı toplantıya BDP Grup Başkan Vekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, HDP Eşbaşkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü de katıldı. Toplantı basına kapalı gerçekleşti.<br /> Toplantının ardından basına açıklama yapan HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, toplantıdan parlamentoda HDP grubu oluşturma kararı aldıklarını belirtti. Uzun süredir tartışılan bir konu olduğunu söyleyen Kürkçü, HDP'nin yeniden kuruluş sürecini seçimlerin ardından hızlı biçimde ele aldıklarını belirtti. Yeni bir adım attıklarını kaydeden Kürkçü, HDP'yi kitlesel ölçeğe ulaştırma noktasında ortak karar aldıklarını dile getirdi.<br /> <br /> TÜRKİYE VE DÜNYAYI İLGİLENDİRİYOR<br /> <br /> BDP'nin ise HDP'nin bir bileşeni olarak kendi sürecini yeniden şekillendireceğini belirten Kürkçü, "Hedef kitlemize göre yeniden bir şekillendirmeyle, yeni kuruluş sürecini yaşayacağız. HDP grubu sadece meclis grubu olmakla yetinmeyip, Türkiye'nin geleceğine dönük bir süreci kapsıyor. Toplumun tamamının gelecek tercihi olacağız. Bu durum sadece Türkiye'yi değil dünyayı ilgilendiriyor. Buradaki Kürt sorununda çözümün gelişmesi bölgeye ve Ortadoğu'ya da yansıyacaktır. Önünü açacaktır" diye konuştu.<br /> <br /> "Sahici bir hamle yapıyoruz" diyen Kürkçü, HDP grubunun oluşması için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öncesinde bu süreci tamamlayacaklarını söyledi. Bu süreç ve birleşme seramonisi için zaman gerektiğini kaydeden Kürkçü, "HDP'nin misyonu için, nasıl örgütlenecek, karşılaştıklarını nasıl aşacağı konularını, yeni süreçle karşılaştıracağız" dedi.<br /> <br /> ÖCALAN İLE PAZAR GÜNÜ GÖRÜŞÜLECEK <br /> <br /> BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan ise hafta sonu İmralı'da Abdullah Öcalan ile yapılacak görüşmeye ve bugünkü toplantının yansımasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi: "Pazar günü adaya gidilerek Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirilecek. Sayın Öcalan ile de bugünkü toplantı sonuçları paylaşılacak. Kendisi HDP'ye büyük önem atfediyor. Türkiye'deki tüm kesimleri kapsaması açısından önemsiyor. Kendisine anlatacağız. Nasıl bir değerlendirme yapacak, onu bilemiyoruz."<br />

YNK’nin seçim projesi olarak hendek savaşı

$
0
0
<a href=http://www.yuksekovahaber.com/images/author/38_b.jpg><img src=http://www.yuksekovahaber.com/images/author/38_b.jpg align=left width=95 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Bedel Boseli*/</b> Federe Kürdistan’da vilayet seçimleri var. Bundan dolayı YNK parti yetkilileri, Sayın Salih Müslim’le gizi bir toplantı yaptı. Toplantı Mam Celal’in evinde gerçekleşti. Daha sonra deşifre olunca resimler yayınlayıp “aleni yaptık” havasını katmaya çalıştırlar. Benim gizli tutulurken haberim vardı. Salih Müslim’e, Esed’e teslim etmek üzere bir mektup verildiği de gelen bilgiler arasında. Yakında partiler arası mücadeleye yönelik, Esed-Müslüm buluşmasını görebiliriz. Talabani’nin evinde gerçekleşen toplantıya göre PYD, Rojava’yı kullanarak PDK’ye karşı psikolojik savaş yürütecek, YNK de öbür taraftan bu psikolojik savaşı destekleyecek, Kürdistan vilayet seçimlerinde YNK’nin elini güçlendirecektir… Federe Kürdistan’da YNK ile PDK hükümet ortaklarıdır. Hendeklerin kazılıp kazılmayacağı kararını beraber veriyorlar. Ki öyle oldu. Nitekim tedbir amaçlı hendekleri ilk önce PYD kazmıştı. Asayiş uygun gördüyse kazsın. Kötü niyet yoktur. Çünkü hiçbir Kürt partisi diğer parçanın düşmanı değildir, diğer Parçadaki Kürtleri kaybetmek istemez. Tedbir amaçlıdır. İş Federe Kürdistan’ın tedbir amaçlı, Rojava’nın yararına kazdığı hendeklere gelince; YNK’ye seçim yatırımı olarak Rojava üzerinden insanlarımızın duygularını sömürerek, ajitasyon yaparak başlatılan psikolojik savaş, Kürtleri iç savaşa sürükleyecek seviyeye çıkmış bulunmaktadır. Ulusal mesele iç siyasete kurban ediliyor. “Hadi git! Peşmerge’ye ısrarla saldır, kendine bir tokat attır. Ben de çekip yayınlayayım. Güney halkı KDP’ye oy vermesin” tarzı manevralar YNK’ye seçim hizmeti için yapılıyor, çirkindir. Bir de “Peşmerge yaşlı kadına vurdu” tarzında montajlı resimler yayınlamak, Kürtleri duygu sömürüsüyle, yalan temelde düşmanlaştırmak kabul edilemez. (Videosunu izleyin “yaşlı kadın-peşmerge” resminin de sahte (fotomontaj) olduğunu göreceksiniz. Aslında o kadınla Peşmerge uzaklar birbirinden)<br /> Barzani “Hazırlıklı olun Kürdistan Deveti’ni ilan edeceğiz” dediği bu kritik günlerde parti çıkarlarının, ulusal meseleden üstün görülmesi, Kürdistan Devleti projesinin üstünde görülmesi yanlıştır, böylesi politikalarla ilan edilecek Kürdistan Devleti’ni sekteye uğratmak, geciktirmek kabul edilemez.<br /> <br /> Ve dahi: Ne olursa olsun özellikle sayın Barzani, Talabani ve Öcalan Kürtler için sembol değerlerdir. Tüm tarafların bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. Sayın Barzani’ye küfür, hakaret edenlerin derhal Medyadaki görevlerine son verilmeli. Tıpkı KDP’ye yakın bir televizyonun, o televizyona girmeden önce, PKK’ye hakaret ettiği için, Türkiye temsilcisini kovduğu gibi (Yüksekovahaber’de yazdığım bir makale üzerine kovulmuştu). Minnacık etik değere sahip bütün dünya medyasında durum budur.<br /> <br /> İçiniz rahat olsun, harbiden hendek meselesi yansıtıldığı gibi Rojava düşmanlığı, abluka veya başka bir şey değil.<br /> <br /> <b> Detaylandıralım:</b><br /> <br /> Kürtler tarihi bir dönemeçteler. Optimum seviyede olmasa da Güney ve Batı Kürdistan’da güçlü; hayati kazanımlar var. Peşmerge güçlenmiş, Federe Kürdistan devletleşme sürecine girmiştir. YPG ise Kürdistan’ın Rojava’sında önemli kazanımlar elde ederek, PKK’nin başlattığı Kürt Özgürlük Mücadelesini taçlandırmış; PKK lehine moral, motivasyon merkezi olmuştur.<br /> <br /> Bunlara rağmen hatalar, kusurlar vardır. Bu kazanımların çamurlu alanları vardır. Atacağımız taşlarla bu çamurlu alanları bataklık olmaktan kurtarmalıyız. Yani güçlü eleştiriler yapılmalı. Nitekim Yuksekovahabe’deki köşemde dürüstlükten taviz vermeden KDP’yi de PYD’yi de gerektiği ölçüde eleştirdim, eleştireceğim. Bütün eleştirilerim Kürtlerin birliğinin sağlanması yönündedir. Asla ve asla PKK’den Hüda-Par’a; KDP’den Goran’a, HAK-PAR’dan, PYD’ye hiçbir Kürdistani partiye düşmanlık yapmam, kin ve nefret kusmam. Ancak ve ancak herhangi bir Kürdistani partiye haksızlık yapıldığı zaman, iftira atıldığı zaman savunusunu yaparım, yalanları ortaya çıkarırım.<br /> <br /> <b> İstilacı devletlerin egemen partileri ise ağzı ile kuş tutsalar, onlara tek bir sözüm var: Kürdistan’ı terk edin! Yani istilacı halklara yönelik “Yaşasın halkların kardeşliği” değil “Yaşasın halkların komşuluğu” diyorum. Asıl Kürdistan yerli tüm halkları için “Yaşasın halkların kardeşliği” demek lazım. </b><br /> <br /> Sayın Barzani ve Öcalan’Ian gayretleri ile Türkiye Hükümeti KCK-PKK ile müzakere masasına; Federe Kürdistan ile diplomasi masasına oturmuştur. Rojava ve Federe Kürdistan’daki kazanımları başarılı bir mecrada daim kılacak olan durum Kuzey Kürtlerinin Türkiye’ye karşı elde edeceği kazanımlardır. Var olan şartlar ve kararlaştırılan stratejik yürüyüşte, bu durum Kürdistan’ın kuzeyinde seçimlerle, sivil, demokratik atılımlarla kaimdir.<br /> <br /> Maalesef bu süreçte tüm Kürt medyası rolünü oynayamamıştır. Bir kısmı bununla kalmadı Kürdistani tüm halkların geleceğini riske atacak dozda kötü bir rol oynadı. Bu bilinçli başarısızlık medyanın başındakilerden kaynaklanmaktadır. Bir grup medya kendi dışında kalan Kürtlere karşı hakaretler, küfür, iftira, fotomontaj ve sahte belgeler yoluna başvurdu. Kürtleri iç savaşa hazırlamaktadır.<br /> Basitinden bir örnek verelim. Sürekli bir resim servis ediyorlar. Güya Peşmerge yaşlı bir anayı darp ediyor, Rojava sınırında. Bunun üzerinden Medya yöneticileri Barzani ve Peşmergeye öyle küfür ve hakaret ediyorlar ki! Dünyanın neresinde olursa olsun görevlerinden kovulurlar. KDP medyasından birisi Sayın Öcalan’a o tarza küfür ve hakaretler etsin, hemen kovulur. Örneğini vereceğim. Velhasıl tesadüfen videosunu gördüm o olayın. Yaşlı kadın ile Peşmerge uzaklar. Kesinlikle el kaldırma veya dövme yok. Ama fotomontajla yaklaştırıp eliyle sırtına vuruyor gibi göstermişler. Başka örnek: “KDP’nin Kürdistan bayrağını indirdiğini, gösteren” resimler yayınlıyor. Bir çalışanları yanlışlıkla orjinalini kendi twitter profilinde yayınlayınca, fotomontaj yaptıkları ortaya çıkıyor. Video’da spiker “Gördüğünüz gibi Peşmerge Kürdistan bayrağını indirdi” diyor ama 1 saniyelik bir yerde bayrağı montajla yok etmeyi unutmuşlar. Tam bir rezalet! “İstilacı Türk Medyası mısın kardeşim?” diyesi geliyor insanın.<br /> <br /> Tamam Kürdistan’da vilayet seçimleri var, hükümet kurma çabaları var, YNK ile gizlice masaya oturdunuz (deşifre oldu). “KDP’yi Rojava üzerinden sıkıştırın, itibarını zedeleyerek bize destek verin” teklifini kabul ettiniz. Rojava’lı insanları Peşmergenin üzerine sürüyorsunuz olumsuz görüntü alıp yayınlamak için… Ama biraz fazla olmuyor mu? Ya bir Kürt evladı ölürse? Seçim için değer mi? Olanlardan öte fotomontajlar ne oluyor? (Not: YNK-PDK-PYD’nin hendeklerden önceden haberi vardı. Hatta önce PYD tedbir amaçlı kazdı. Açıkça PDK’yi oyuna getirdiler. Ki PDK-YNK hükümet ortağıdır, beraber karar veriyorlar. Kesinlikle o hendekler Rojava’ya karşı kazılmıyor. Bunu herkes çok iyi biliyor. Bu seçim yatırımı planı için sayın Salih Müslim gizlice Süleymaniye’ye gitti. Sır gibi saklanırken bana bilgisi geldi, haberim vardı. YNK-PYD’nin gizli toplantısı deşifre olunca sonradan resimleri yayınlayıp açık bir buluşmaymış gibi göstermeye gayret ettiler. O toplantıda Hiro Talabani’nin Esed’e ulaştırması için Salih Müslüm’e verdiği mektup da biliniyor artık.)<br /> <br /> Ne olursa olsun KDP medyası Öcalan düşmanlığı yapmıyor. Öcalan’a hakaret etmiyor, KCK yönetimine küfretmiyor. PKK ve YPG’yi eleştiriyor ama küfretmiyor, düşman ilan etmiyor. İsterlerse alasını yaparlar ama her kes biliyor ki böylesi girişimler tüm Kürdistani halklara zarar. Dolayısıyla aynı şeyleri KCK’nin Avrupa merkezli medyasından da bekliyorum.<br /> <br /> Fakat KCK’nin Avrupa Medyasının başındakiler, hem televizyonlarda hem de sosyal medyada çok şiddetli bir harp yürütüyor, kendinden olmayan Kürtlere karşı, gençleri kışkırtıyorlar.<br /> Bu tarz bir kampanya KCK’nin itibarına gölge düşürüyor, toplum nezdinde kanaat oluşturma potansiyelini zedeliyor.<br /> <br /> İstilacılara yaklaşımda “Yaşasın halkların kardeşliği” deyip barış kardeşlik çağrıları, yağ çekmeler; Kendin gibi düşünmeyen Kürdistani taraflara yaklaşımda düşmanlık, kin ve nefret! Öyle mi!?<br /> <br /> Nitekim Kurdewari ruhun kalesi olan Merkez Kürdistan’daki oy düşüşleri bununla da açıklanabilir. Hedef tahtasına konulan, farklı Kürtler BDP’ye karşı propaganda yapmadıkları halde. Hekariyan bölgesindeki ciddi düşüş ve özellikle Qilaban ve diğer bölgelerde de görülmektedir. <b> İki Kürt tarafı çirkince kavga ederse, sıradan halk, haklı haksız gözetmeden başka taraflara mesela AKP’ye meyleder. Hazır sofraya (iktidara) selam verir. Veya oy kullanmaz. </b>Eskiden BDP için seçim çalışması yapıp, oy veren hayli fazla insanın bu defa sandık başına gitmediğini gördüm. Sırf bu medya yüzünden tepkililer…<br /> <br /> Ben Bedel Boseli olarak Yüksekovahaber’de “Rûdaw TV li Enqereyê rûreş e” isimli bir makale yazdım. Konusu Rûdaw TV’nin Türkiye temsilcisinin Rûdaw TV’ye geçmeden önce PKK düşmanlığı yapmasıydı. Ve Rûdaw TV’nin öyle bir insanla çalışmaması gerektiğini söylemiş, eleştirmiştim. Rûdaw TV makalem sayesinde o çalışanının işine son verdi. Sırf Rûdaw TV’ye geçmeden önce Milat Gazetesindeki yazılarında PKK’ye hakaret ettiği için…<br /> <br /> Kürtlerin birlik ve beraberliği adına KCK yönetiminden talebim şudur: Kürtleri birakujiye (xwekuji’ye) sürükleyici haberler yapan… Sahte belgeler üretip yayınlayan… Bu hassas müzakere döneminde gençleri provoke eden yayınlar yapıp sayın Öcalan’ın, sayın Barzani’nin elini masada zayıflatan… Twitter ve Facebook sayfalarında Sayın Mesut Barzani’nin şeref ve haysiyetine dil uzatan medya yönetici ve çalışanlarının görevden alınması veya Kandile çağrılıp bir eğitim süreciyle ihya edilmeleridir.<br /> <br /> Rolünü hiçbir alanda oynayamayan Demokratik Toplum Kongresi, tüm Kürdistani tarafların buluşma noktası olacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Gerekirse yeni bir isimle… Mesela Sayın Osman Baydemir bu noktada önemli bir rol oynayabilir.<br /> Ne olursa olsun özellikle sayın Barzani, Talebani ve Öcalan Kürtler için sembol değerlerdir. Tüm tarafların bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. Küfür, hakaret edenlerin derhal görevlerine son verilmeli.<br /> <br /> <i>*yuksekovahaber.com /16 Nisan 2014 Çarşamba </i><br />

Bayık'tan, Kışanak'a destek

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/bayik-tan-kisanaka-destek.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/bayik-tan-kisanaka-destek.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a><b>Rizgarî Online/</b> KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, bölgeden çıkarılan petrolden pay almak istediklerini söyleyen Dîyarbekîr Büyükşehir Belediye Başkanı BDP'li Gültan Kışanak'a destek verip, "Eğer Kürdlerin zengin kaynakları Kürdistan'a kalırsa bütün ekonomik sorunları çözülecektir" dedi. Bayık, geçen hafta, bölgede üretilen petrolden pay istediklerini söyleyen Dîyarbekîr Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'a destek verdi.Bayık, Azadiya Welat´ta 'Kürd halkı kaynaklarına sahip çıkmalı' başlıklı makalesinde, Kışanak'ın açıklamalarından sonra bazı ırkçı ve faşist çevreler kendisi için linç kampanyası başlattığını belirterek, "Kışanak'ın söylediği şeyler Kürdistan'ın bilinen gerçekliğidir. Türkiye'nin, enerji ihtiyacının büyük kısmı Kürdistan'dan üretiliyor. Kürdistan´da ise enerji sorunu var, bölge enerjiden adeta mahrum bırakılmaktadır. Kürdistan'da üretilen enerji Kürdistan´ın ihtiyacı olan enerjinin 100 katı kadardır." <br /> <br /> <b> GÖREVİ SADECE ASFALT YAPMAK DEĞİL</b><br /> <br /> Cemil Bayık, bunu rağmen bölgede halen doğanın dengesi bozarak barajların yapılmaya çalışıldığını belirtti, İspanya, Almanya ve İsviçre den yerel yönetimler konusunda örnekler veren Bayık, "Demokratik özerklik programı ile seçime girip seçimi kazandılar. Bu irade kapsamında adım atacaklardır. Yerel yönetimlerin görevi sadece asfalt yapmak ve toprak kazmak değildir. Toplumun genel ihtiyaçlarını da karşılamaktır. Demokratik özerklik geniş ve özgüce sahiptir" dedi.<br /> <br /> Yerel yönetimlerin yeraltı ve yerüstü zengin kaynak ve zenginliklere sahip çıkmasının doğal olduğunu söyleyen Bayık, "Kürtler, kendi kaynaklarına sahip çıkarsa yoksulluk ve fakirlikten kendilerini kurtaracaklardır. Eğer Kürtlerin zengin kaynakları Kürdistan'a kalırsa bütün ekonomik sorunları çözülecektir. Kaynak ve insan öz gücü bir araya gelirse Kürdistan, Ortadoğu'nun İsviçre'si olacak. Ancak, Türkiye politikaları ile Kürdistan´ı yoksul ve fakirleştirip halkın göç etmesine neden oluyor" ifadesi kullandı. <br /> <br /> <b> "KIŞANAK'IN BUNU GÜNDEMLEŞTİRMESİ ÇOK İYİ OLDU"</b><br /> <br /> Cemil Bayık, makalesinin sonunda, Kışanak'ın petrolden pay alma meselesini gündemleştirmesini ´çok iyi oldu´ diye değerlendirerek, "Halkın doğruları görmesi için bu meselenin gündemde olması gerekiyor. Kürdistan'ın 3 büyük ili demokratik güçler (BDP) tarafından elde edilmiştir. 3-4 il hariç bütün iller demokratik güçler tarafından kazanılmıştır. Bu kapsamda belediye başkanlarına büyük görev düşüyor. Birlikte hareket ederek, ortak karar vererek demokratik özerklik çerçevesinde AKP ve CHP'nin elindeki belediyelere nazaran bulundukları illeri daha geliştirip örnek olabilirler" dedi.<br />

Tan'dan BDP'ye eleştiriler

$
0
0
<a href=http://rizgari.com/images/wenenuce/bdpli_altan_tandan_partisine_elestiri.jpg><img src=http://rizgari.com/images/wenenuce/bdpli_altan_tandan_partisine_elestiri.jpg align=left width=125 hspace=5 vspace=5 border=0></a> <b>Rizgarî Online/</b> BDP'li Altan Tan, Gültan Kışanak'ın, "Petrolden pay istiyoruz" açıklamasını ve BDP-HDP birleşimiyle ilgili partisini eleştiren açıklamalarda bulundu. BDP´nin Dîyarbekîr Milletvekili Altan Tan CNN TÜRK'te "360 Derece" programında Şirin Payzın'ın sorularını yanıtladı. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Tan partisini sert bir dille eleştirdi. Gültan Kışanak'ın petrol çıkışını zamansız bulan Tan, BDP-HDP birleşimiyle ilgili, "HDP'ye de geçilecekse ben bunu dışardan duymamalıyım." dedi. Altan Tan, Dîyarbekîr Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ın 'Diyarbakır'da üretilen petrolden pay istiyoruz' açıklamasına zamanlama açısından tepki gösterdi, "Diyarbakır Belediyesi'ne oturur oturmaz böyle bir beyanat vermek gerekir miydi" diye sordu. <br /> <br /> "BDP-HDP BİRLEŞİMİNİ DIŞARIDAN DUYMAMALIYIM" <br /> <br /> BDP ile HDP'nin birleşme çalışmalarına da değinen Tan, "HDP'ye geçmeye itiraz etmeyiz ama milletvekillerine, belediye başkanlarına sormadan karar almayın" dedi. Tan, "HDP'ye de geçilecekse ben bunu dışardan duymamalıyım" diye konuştu.<br />
Viewing all 16522 articles
Browse latest View live